İNŞAAT DÜNYASI DERGİSİ Mart-Nisan 2024 sayısında “Özel Dosya” bölümünde “Deprem Performansı Yüksek Yapılar ve Güçlendirme Teknikleri” konusunu masaya yatırdı. Dosya çerçevesinde sorularımızı yanıtlayan Türk Yapısal Çelik Derneği (TUCSA) Yönetim Kurulu Başkanı H. Yener Gür’eş, “Kahramanmaraş depremlerinde deneyimlenen sonuçlar ve istatistikler; çelik yapıların depreme karşı gösterdiği direncin ve dayanıklılığın en büyük kanıtı olarak karşımıza çıktı. Bu depremler, bir deprem ülkesi niteliğindeki Türkiye’de çelik yapıların daha fazla kullanılmasının bir tercih değil zorunluluk olduğunu da gözler önüne serdi” dedi.
Strateji ve Bütçe Başkanlığının 17 Mart 2023 tarihli raporuna göre; 6 Şubat depreminde 518.009 bina yıkıldı veya ağır hasar aldı. Depremden etkilenen 11 ilimizdeki 5.649.317 binanın %82’si betonarme, %3,6’sı prekast beton prefabrik, %2,4’ü –büyük çoğunluğu sanayi yapısı olan– çelik binalardı. Konut bazında ise çelik yapı oranı %0,4. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi depremde hiçbir çelik yapı göçmedi. Hiç şüphe yok ki, yaşanan ve ders alınabilecek en büyük deneyimlerden biriydi. Her depremden sonra depremzedelere yardım ve olanaklar ölçüsünde yaralarını sarma sürecini kapsayan Düzeltici Faaliyetler ve sonraki depremlere, son yüz yılda üç kez yaşadığımız asrın felaketleri (1939 Erzincan, 1999 Marmara, 2023 Kahramanmaraş) gibi yine 10 binlerce insanın yaşamlarını kaybetmemesi, 100 binlerce binanın yıkılmaması, 100 milyarlarca dolar ekonomik kayba uğranmaması için yapılması gerekenleri kapsayan Önleyici Faaliyetler açısından alınması gereken çok dersler var. 6 Şubat Kahramanmaraş depreminden sonra birçok ülkeden bilim heyetleri geldiler ve bu depremin sonuçlarından bilimsel ve idari sonuçlar çıkarmaya çalıştılar.
Bu depremden sonra gördüklerimiz aklımıza şu soruyu getirdi: “Depremde çelik yapılar göçmediğine göre deprem bölgesindeki acaba tüm yapılar çelik olsaydı 55.000 insanımız enkaz altında hayatlarını kaybeder miydi?
Doğal olarak; en büyük yıkımın beklendiği İstanbul da dâhil olmak üzere ülkemizin her bölgesinde yaşanması olası depremler için alınabilecek önlemlere ilişkin çalışmalar da yukarıda belirtildiği gibi Düzeltici Faaliyetler ve Önleyici Faaliyetler olarak iki aşamalı olarak yürütülmeli, kamu kurum ve kuruluşları, üniversitelerin, ilgili sektörler, STK’lar ve tüm vatandaşlar üzerine düşeni yapmalıdır.
SÖYLEMLER SÖZDE KALMAMALI
Türkiye bir deprem ülkesi ve depremler tarih boyunca bu topraklarda 100 binlerce can almış. Şimdi Cumhuriyet döneminde yaşanan asrın üç felaketine bir göz atalım:
- 26 Aralık 1939 tarihinde (bazı kaynaklara göre 27 Aralık 1939 saat 01.57’de) moment büyüklüğü 7.9 Mw olan Erzincan depreminde 32.962 vatandaşımızı (17.820.950 olan nüfusun %0,185’ini).
- 17 Ağustos 1999’da başlayan ve 12 Kasım’da Düzce’de devam eden 7.4 Mw büyüklüğündeki Büyük Marmara Depreminde 18.373 canımızı, (65.537.749 olan nüfusun %0,028’ini),
- 6 Şubat 2023 tarihinde, saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen 7.7 büyüklüğündeki ve ardından saat 13.24’te merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi olan 7.6 büyüklüğünde iki deprem ile 20 Şubat 2023’te merkez üssü Yayladağı olan bir deprem ve ardı sıra gelen artçı depremler yaşandı. Resmî rakamlara göre yaklaşık 55.000 insanımız (85.372.377 olan nüfusun %0,064’ü) hayatını kaybetti.
UNUTMAMAK YETMİYOR
6 Şubat Depreminin yıl dönümünde yine “Unutmayacağız, Unutturmayacağız” sözleri paylaşıldı tüm medyada. Ancak inanıyoruz ki, “6 Şubat’ı unutmamak yetmiyor”. Peki yaşadığımız ve yukarıda belirttiğimiz depremlere bir bakalım:
1914-1918 yıllarında yaşanan I. Dünya Savaşı ve ardından 1919-1922 Kurtuluş Savaşı ile ayak sesleri duyulmaya başlayan II. Dünya Savaşı’nın öncesinde, 26 Aralık 1939’da meydana gelen ve nüfusa oranla en büyük kaybı verdiğimiz Erzincan depreminden sonra bazı mevzuat çalışmaları yapıldı ama bir süre sonra unutuldu. Bu unutmanın mazur görülebilecek bir tarafı olabilir, çünkü ülke Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde ümmetten millete geçiş dönemindeydi ve bir yıl önce Atatürk ebediyete göçmüştü.
17 Ağustos depremini unutmamak için her yıl andık, hatta bir süre sonra Yerli Malı Haftası’na benzeyen anma törenleri düzenledik. Bir süre sonra, kanıksadık. Unutmak için bir mazeretimiz de yoktu.
Yukarıdaki, güncel terimiyle asrın felaketi sayılabilecek iki büyük depremden sonra bazı tedbirler alındı ama bunlar da pansuman niteliğinde oldu. Günlük gaileler içinde ameliyat gibi köklü ve uzun vadeli çözümlere zaman ve bütçe ayrılamadı, gerekli öncelik verilemedi. Yönetmeliklerdeki koşulları ağırlaştırarak çözeceğimizi zannettik, denetim ve ciddi bir araştırma olmayınca o da sonuç vermedi. Ders çıkarılabilecek 1939 Erzincan ve 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara depremleri ile yaşanan birçok depreme rağmen 6 Şubat 2023’te üçüncü kez asrın felaketi yaşandı.
“Düzeltici Faaliyet” kapsamında vatandaşların da katkılarıyla birçok şey yapıldı. Ancak, Önleyici Faaliyet açısından kafalarımızdaki sorulara yanıt bulamadık. “Neden 6 Şubat depreminde hiçbir çelik yapı göçmedi? Neden çelik taşıyıcılı sanayi yapıları depremden sonra kısa sürede ekonomik ve sosyal faaliyetlerine başladılar? Neden depremde insanların ölmemesi için ABD ve Japonya’dakiler gibi çelik yapılara sahip olamadık? Neden çeliğin deneyimlenen bu avantajlarından vatandaşlarımızı yeterince yararlandıramadık ve ölüm oranını azaltamadık?” Sorularını ne kamu ne de akademik çevreler yeterince sorguladı.
6 ŞUBAT 2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİNDEN ALINAN DERSLER
Kayıplarından yukarıda bahsettiğimiz 6 Şubat depremlerin ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün (YİGM) 29 Mart 2023 tarih ve “Hasar Tespit Çalışmaları” konulu yazısı ile deprem bölgesindeki çelik yapıların hasar kontrolünün yapılması görevi ilk kez Türk Yapısal Çelik Derneği’ne verildi.
Çalışmanın önemli sonuçlarından biri; deprem hasar tespitine ilişkin mevcut yasa, yönetmelik ve yönergelerin yapı stokunun %95’ini oluşturan betonarme ve yığma yapılar için hazırlanmış olduğu, yapı stokunun yaklaşık %5’ini oluşturan çelik yapıların deprem hasar tespitinin yapılması için çelik yapıların özelliklerine uygun düzenlenmiş mevzuata ihtiyaç olduğu görüldü.
Daha önce betonarme ve yığma yapıların hasar tespit esaslarına göre belirlenen hasar derecelerinin çelik yapıların özelliklerine uygun olmadığı görüldü ve bulgular 18 Nisan 2023 tarihinde çoğunluğu akademisyenlerden oluşan TUCSA Hasar Tespit Komitesi’nde bilimsel yöntemlerle tartışılarak değerlendirildi.
Betonarme yapılarda kolonlardan biri kırılır veya taşıyıcı özelliğini kaybetmesine neden olacak şekilde hasar alırsa binanın yıkılmasına karar verilirken, çelik taşıyıcı sistemli yapılarda tüm taşıyıcı elemanların değiştirilebilme veya tamir edilebilme özelliğinden dolayı, bu yapıların çok özel durumlar dışında sanayi faaliyetine devam etmesinin mümkün olduğu, böylece afetler nedeniyle yerel ekonominin durağanlaşmasının önüne geçilebileceği, dolayısıyla hem sosyal ve moral hem ticari açıdan bölgeye büyük avantaj sağlayacağı görüldü. Bu kapsamda, daha önce betonarme ve yığma yapıların hasar tespit esaslarına göre düzenlenen hasar raporlarının bir kısmı da çelik yapıların özelliklerine göre düzeltildi.
Kahramanmaraş depremlerinde deneyimlenen sonuçlar ve istatistikler; çelik yapıların depreme karşı gösterdiği direncin ve dayanıklılığın en büyük kanıtı olarak karşımıza çıktı. Bu depremler, bir deprem ülkesi niteliğindeki Türkiye’de çelik yapıların daha fazla kullanılmasının bir tercih değil zorunluluk olduğunu da gözler önüne serdi. 6 Şubat depreminden alınan dersler ile kamu, üniversiteler ve sektör tarafından yapılması gerekenler konusundaki görüş ve önerilerimiz aşağıda listelenen yazılarımıza da taşındı.
https://tucsa.org/images/haber/4514/4514_2_3_1732024163857.pdf
- Ocak – Şubat 2023: “Deprem Manifestosu”
- Mart – Nisan 2023: “İstatistik Bilimini Yok Saymayalım Ders Alalım”
- Mayıs – Haziran 2023: “Kalite ve Öz Denetim Bir Kültürdür, Değişim Gerektirir”
- Temmuz – Ağustos 2023: “Deprem İçin Ne Yapmalıyız”
- Eylül – Ekim 2023: “İnsanlar Ölmesin Diye Çelik”
- Kasım – Aralık 2023: “Deprem Dirençli Yapılaşma Politikası”
Bu coğrafyada binlerce yıldır olduğu gibi depremler olmaya devam edecek. Bize düşen, deprem dirençli yapılar inşa etmek için gerçekçi çareler üretmek.
ÇELİK YAPILAR KONUSU DEVLET POLİTİKASI OLMALI
Gelişmiş deprem ülkelerinde olduğu gibi can kayıplarının ve ekonomik zararların önlenmesi için ülkemizde de çelik yapıların devlet politikası olması şart. Her depremden sonra çelik yapılara ilgi artar ama kısa bir süre sonra da unutulurdu. Bu kez öyle olmadı. Deprem bölgesindeki hastaneler ve okullar çelik yapılıyor. Bunlar olumlu gelişmeler.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile AFAD tarafından da maliyeti düşük ve prefabrik (ön üretimli) olması nedeniyle çelik konutlar, şimdilik özellikle betonyerlerin kolay ulaşamadığı yerlerde ve çoğunlukla tek katlı köy evleri olarak yaptırılıyor. Kamu kurum ve kuruluşlarında çelik yapı tasarım ve yapım esasları konusunda uzman mimar ve mühendislerin sayısı arttıkça çelik konutların avantajlarından daha fazla yararlanılabilecek, depremde yıkılmayacak daha çok katlı konut ve diğer yapıların yapılabileceği görülecektir.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı depremden hemen sonra, bölgede yıkılan küçük sanayi sitelerinin yerine çelik yapılar yaptırdı ve bu yaklaşım çok önemliydi. Devletin depremde can güvenliği ve ekonomik durağanlığı önleme sorumluluğu kapsamında;
- Deprem bölgelerindeki sanayi yapılarının çelik taşıyıcı sistemli olması,
- Fay hattına belirli mesafedeki tüm yapıların ise çelik taşıyıcılı olması ve özellik arz eden bina statüsünde kabul edilmesi uygun bir çözüm olacaktır.
Bütün bunlar göstermektedir ki, bundan sonra meydana gelecek depremlerde can kayıplarının ve ekonomik zararların önlenmesi için çelik yapıların devlet politikası olması şarttır. Türk Yapısal Çelik Derneği, bu politikanın ortak akılla geliştirilmesi için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının koordinasyonunda oluşturulacak platformda veya çalışma grubunda elinden gelen her türlü desteği vermeye hazırdır.
YAPILARDA ÇELİK KULLANIMI
Türkiye dünyanın önde gelen çelik üreticilerinden biri olmasına karşın, çelik yapı kullanımı konusunda çok gerilerdedir. Oysa çelik yapı kullanımının olması gereken yere ulaşması, stratejik çelik sektörünü destekleme açısından da önemli bir gelişmeye vesile olabilir.
Bu konuda iştirak ettiğimiz ilk çalışma, Tanıtım İcra Kurulu (PMB) başkanlığım döneminde Avrupa Yapısal Çelik Birliği (European Convention for Constructional Steelwork – ECCS) ve Dünya Çelik Birliği (World Steel Association – WSA) tarafından 27 Mart 2015 tarihindeki iş birliği önerisi ile başlatıldı.
Diğer önemli bir gelişme ise WSA constructsteel (WSA bünyesindeki çelik yapılar ile ilgili birim) tarafından 26 Eylül 2023 tarihinde Seul’de “Global infrastructure opportunities for steel construction” teması ile gerçekleştirilen yıllık toplantıydı. Türkiye’yi temsilen konuşmacı olarak ÇŞİD Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürü Banu Aslan’ın konuşmacı olarak katıldığı bu toplantıya Yapım Teknolojileri Daire Başkanı İrşade Aydoğdu Gürbüz ile birlikte TUCSA’yı temsilen beş kişilik bir heyet de katıldı.
6-7 Aralık 2023 tarihlerinde yapılan 24. Yapısal Çelik Günü’nün ikinci gününde Yüksek Mimar Kıvanç İlhan yönetiminde gerçekleştirilen açık oturumda ele alınan “Deprem Gerçeği Karşısında Çelik Yapı Stratejisi” konusundaki görüşmeler söz konusu politikanın geliştirilmesine katkı açısından önemliydi.
Konuşmayı takiben constructsteel yetkililerinin önerisi üzerine, 29-30 Nisan 2024 tarihlerinde Gebze Kocaeli’nde Plenary toplantısı yapılmasına, toplantının bakanlık temsilcilerinin de davet edileceği ve uluslararası uzmanların konuşmacı olacağı ikinci gününde oturumda “Afet önleme ve yeniden yapılaşmada (restorasyonda) çelik çözümlerinin rolü” konusunun ele alınması planlandı. Türkiye’deki hazırlıklar TUCSA ve TÇÜD tarafından koordineli olarak yürütülmektedir.
DEPREM DİRENÇLİ YAPILAŞMA ZİRVESİ
6 Şubat depreminin ardından 14 Şubat 2023 tarihinde TUCSA, üye ve paydaşlarına açık “Deprem Dirençli Yapılaşma” toplantısı düzenledi. Toplantıda, deprem sonrası depremzedelere yardım ve olanaklar ölçüsünde yaralarını sarma faaliyetlerini içeren düzeltici faaliyetlerin yanında; önleyici faaliyetler kapsamında, çelik yapıların önemini ve gerekliliğini ilgililere anlatmanın önemli olduğu vurgulandı.
23 Şubat 2023 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda üst düzey yetkililerle görüşüldü. Akabinde, OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın Bey’in daveti üzerine 11 Mart ve 31 Mart 2023 tarihlerinde OSTİM OSB’de geniş katılımla iki toplantı yapıldı. Toplantılarda prensip olarak Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile koordineli olarak belirlenecek bir tarihte Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi yapılması önerisi benimsendi.
TUCSA tarafından OSTİM Teknik Üniversitesi’nde OTÜ, TÇÜD ve OSTİM OSB yönetimiyle koordineli olarak yürütülen “Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi Hazırlıkları” çalışmaları yürütüldü ve çelik yapılara ilişkin deneyimlerin paylaşılacağı, yararlarının anlatılacağı konuşulacağı ve uygulamaya ilişkin devlet politikasına esas olabilecek konuların dile getirileceği Deprem Dirençli Yapılaşma Zirvesi’nin 2024 Eylül ayının ikinci yarısında Ankara’da yapılması için çalışmalara başlandı.
Umarız ve dileriz ülke olarak bu depremlerden; maddi kazanç, çıkar ve siyasi beklentilerden uzak, ders alırız ve ortak akılla bundan sonraki depremlerde insanlarımızın ölmemesi için “esas olan devlettir, insandır, ülke menfaatleridir” yaklaşımıyla gerçekçi ve bilimsel çözümler üretiriz.