İnşaat Dünyası bu ay Mimari Tasarım Sanat bölümünde YOO Mimarlık Kurucu Ortağı Orçun Özkan’ı ağırladı. Özkan, “Türkiye’den dünyaya yayılan ve bütün lüks markalara hizmet götürebileceğimiz bir yapı inşa ettik. Hedefimiz başta Avrupa, Amerika ve Rusya olmak üzere, global ölçekte lüks segmentte olan işlerin en önemli aktörlerinden biri olmak” dedi.
YOO Mimarlık’ın alanındaki yolculuğunu genel hatlarıyla özetler misiniz? Çok ortaklı ve oldukça geniş bir aileye sahip mimarlık ofisinizde nasıl bir üretim kültürü var?
Kuruluş hikâyemizi kısaca özetleyecek olursak, üç mimar ortak olarak 2007 yılında soy isimlerimizin baş harflerinden oluşan YOO Mimarlık’ı kurduk. Mimarlık alanında en iyi uygulama projeleri (fit-out), çözümleri sunan bir yapı ile çalışmaya başladık ve zaman geçtikçe perakende alanında uzmanlaştık. Global markaların Türkiye’de açtığı mağazalarının uygulama işlerinde önemli projelere imza atarak sektörde firmamızı eşsiz bir noktaya taşıdık. Bununla beraber bugüne kadar birçok ofis, yeme-içme mekânı ve otel projesinde görev aldık. Bu başarıyı, işlere mükemmeliyetçi yaklaşımımız ve doğru yerde doğru ekibi kurmamız sağladı. 14 yıl önce kurduğumuz yapıdan bugüne kadar, daima gelişim gösteren bir düzeni hedefledik. Büyüyen ekibimizle birlikte tasarım, uygulama ve kontrat projelerinde oldukça önemli markalarla güzel işlere imza attık.
Farklı alanlardaki birikiminizi ve uzmanlığınızı Mimar Holding bünyesinde bir araya getirdiniz. Bu başarı hikâyesinin arka planını açar mısınız? Mimar Holding nasıl bir yapılanma ile hangi alanlarda çözüm sunuyor?
2007 yılından bu yana global düzeyde hizmet veren 7 farklı şirket kurduk. Her şirketimizin öyküsü “sektörün bir ihtiyacına yanıt vermesiyle” başladı. Bu şirketlerimizin faaliyet alanlarını sırasıyla: tasarım, uygulama ve kontrat projelerinde hizmet sunan YOO Mimarlık; lüks perakende sektöründe mobilya üretiminden fit-out uygulamalarına kadar 360 derece hizmet sağlayan arcoglobal; ağırlama ve otel sektöründe inşaat uygulama hizmeti sağlayan ve global arena oyuncularından biri olan H+Y Contract; zincir tesis yönetimi hizmetiyle zincir mağazalara tüm Türkiye genelinde teknik hizmet sunabilen Servis365; ofis sarf malzemeleri alanında Türkiye’nin en önde gelen markalarından olan Ofix.com ve bilgi teknolojileri alanında anahtar teslim hizmet sağlayabilen Hipposoft Bilgi Teknolojileri olarak özetleyebiliriz. Bütün bu şirket yapılarının bir araya gelmesiyle de 2018 yılında Mimar Holding’i kurduk ve tüm şirketlerimizi tek bir marka altında topladık. Mimar olmak demenin sadece mimarlık yapmak olmadığını bugün geldiğimiz noktadan çok rahat gözlemleyebiliyoruz. Mimar Holding; 450 kişiyi aşkın kadrosuyla istihdam yaratan, 15 farklı ülkeye sürdürülebilir tasarım ve mobilya ihracatı yapan, toplam 550.000 metrekare alanın inşaat işlerini tamamlayan, 50 milyon dolarlık iş hacmi üreten 6 şirketimizin bağlı olduğu çatı kuruluşumuzdur.
Dünyaca ünlü markalarla çalışan, yerelin ve globalin dinamiklerine aşina YOO Mimarlık’ın devam eden ve yakın zamanda tamamlanan projelerini öğrenebilir miyiz? Şu an mesainizi ağırlıklı olarak hangi tür projeler alıyor?
Güncel olarak; Galataport The Peninsula Hotel, Mandarin Oriental Bodrum içerisinde bulunan Hakkasan, Lucca, Kurochan by IOKI ve IOKI on the Beach, Nobu Restoran, Orange Bed&Bath, Flower Latte, Life With Cacao, Tetramar Ofisi ve Beymen’in 7 farklı lokasyonu Türkiye’de ve yurtdışında aktif çalıştığımız projelerdir. Buna ek olarak bugüne dek Ulus29’dan Zuma’ya kadar uzanan F&B kategorisindeki deneyimimizle birlikte Washington D.C.’de Akedo ve Shoto isimli iki yeni Japon restoranı projesini de ofisimizden yürütüyoruz. Yakın zamanda tamamlanan projelerimizden birkaçı ise, FNN Sürdürülebilirlik Merkezi, Başbuğ Otomotiv Yönetim Binası ve ofisler bölümü, Beymen mağazaları, D Maris Bay Datça Peninsula Otel, Orange Bed&Bath, Life With Cacao ile Flower Latte restoranları.
Yurtdışında da farklı projelere imza atmak sizi nasıl besliyor?
Her geçen gün geliştirdiğimiz birikimimizi ve deneyimimizi dünyanın birçok noktasına ulaştırıyoruz. Aslında yurtdışına Türkiye’de edindiğimiz uzmanlığı ve birikimi ihraç ediyoruz. Bu da bizi global bir marka olma yolunda hızla ve emin adımlarla ilerletiyor. Bizler Türkiye’de ne yaptıysak aynısını dünya genelinde de yapıyoruz. Türkiye’den dünyaya yayılan ve bütün lüks markalara hizmet götürebileceğimiz bir yapı inşa ettik. Hedefimiz Avrupa, Amerika ve Rusya’da kısacası her yerde lüks segmentte olan işlerin en önemli aktörlerinden biri olmak.
Kuşkusuz mekâna ve talep edilen proje kriterlerine göre değişkenlik gösterir, ancak sizin ‘en’lerinizi merak ediyoruz. Örneğin en fazla hangi renkleri ve malzemeleri kullanmayı seviyorsunuz?
Malzeme seçiminde her zaman önceliğimiz doğal olanı kullanmaktan yana. Bunu tasarladığımız tüm mekânlar için oldukça önemsiyoruz. Mermer ve ahşap en vazgeçilmezlerimiz arasında. Tundra gri ve rustik meşe uyumunu da ayrıca çok seviyoruz.
Sürdürülebilirlik, tasarım anlayışınızda nasıl bir yere ve öneme sahip?
Öncelikle seçtiğimiz malzemelerin doğa dostu olmasına ve mümkün olan tüm şartlarda yerli üretim olmasına, değilse de yakın lokasyonlardan tedarik edilmesine özen gösteriyoruz. Artık mekânların tek bir amaca hizmet etmesi için değil, kolaylıkla dönüştürülebilmesi, işlevsel ve çoklu kullanıma uygun olarak tasarlayıp uzun soluklu bir hikâyenin parçası olması için çalışıyoruz.
Covid-19 salgını, algımızı iç mekânlara daha fazla yönlendirdi. Daha az katlı yapılarda, doğaya dokunan, renklerin, geniş kullanım alanlarının öne çıktığı mekânlarda yaşama isteği giderek yaygınlaştı… İç mimaride uzman bir tasarım ofisi olarak bu döneme ilişkin gözlemlerinizi ve karşılaştığınız talepleri paylaşır mısınız?
Projelerimiz ofis, perakende, ağırlama ve yeme/içme kategorilerinde devam ediyor. Ofis tasarımında son dönemde genel yönelim açık ofislere doğru olurken biz de tasarımlarımızda bütüncül yaklaşımı korumaya, fiziki mesafeleri göz önünde bulundurmaya dikkat ediyor ve bölücü paneller kullanarak görsel bütünlüğü sağlıyoruz. Doğal ışık kaynaklarından maksimum seviyede faydalanmaya ve tasarımlarımızda ‘yeşili’ bir bütünün parçası olarak konumlandırmaya özen gösteriyoruz. Perakende sektöründe daha geniş alanlarda optimum seviyede ürün sergileme alanı yaratıyor ve müşterilerin birbirleri ile en az seviyede temas etmelerini sağlayan geniş geçiş koridorları tasarlıyoruz. Yeme/içme sektöründe teras ve açık alanların tasarımları her zaman olduğundan çok daha fazla ön plana çıkıyor. Biz de son dönemde farklı ihtiyaçlara cevap verebilen yarı açık, yarı özel gibi yeni yaklaşımlar ürettik. Ağırlama sektöründe ise, restoran ve kafelerin mümkün olduğu ölçüde açık alanlara alınmasına önem verdik ve bu da tasarımlarımızda gölgelik alanların ön plana çıkmasını sağladı. Özetleyecek olursak yeni normalle birlikte tasarımlarda daha işlevsel açık mekânlar, geniş alanlar ve doğa ile iç içe tasarlanmış yapılar öne çıktı.
Küresel salgının yarattığı değişim, tasarım dünyasının geleceğine ilişkin sizce ne tür ipuçları veriyor?
Doğaya olan sorumluluğun ve çevre bilincinin hem tasarımcıların hem de işverenlerin vazgeçemeyeceği bir noktaya gelmesi işin güzel yanı. Mekânların çoklu amaçlar için kullanılması, minimum alanda maksimum insan düşüncesinden uzaklaşılması ve açık alanların daha özenle düşünülerek, işlevsellik katılarak tasarlanması salgınla birlikte ön plana çıkan konular oldu.
2021 yılı ajandanız hangi planlar doğrultusunda ilerleyecek? Önümüzdeki döneme ilişkin hedefleriniz neler?
YOO Mimarlık olarak her sene olduğu gibi 2021 yılında da başlayan ve devam eden birçok projemizi zamanında ve eksiksiz teslim etme gayreti içerisindeyiz. Özellikle tüm dünyada olduğu gibi bizlerin de içinden geçtiği bu zorlu döneme rağmen özveriyle yürüttüğümüz çalışmalarımız sayesinde hedeflerimiz her geçen gün büyüyor. Türkiyeʼde geliştirdiğimiz yenilikçi iş modelleriyle globalde hizmet üretebilen genç bir marka olarak yolumuza devam ederken, bundan sonraki en büyük hedefimiz ise bu modeli dünya geneline yayabilmek ve ihracatımızı daha da arttırmak.