İnşaat Dünyası Dergisi yılın son sayısı Kasım-Aralık’ta “Mimari Tasarım Sanat” bölümünde İltay Mimarlık Yönetici Ortağı, ÇEDBİK Yönetim Kurulu Üyesi ve Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi Y. Mimar Ebru Ünver Karaer’i ağırladı. Karaer dergimiz için kaleme aldığı makalede, “Sürdürülebilir mimarlık kavramı ile birlikte ortaya çıkan “Sürdürülebilir Yeşil Bina” olgusu, yapının tüm yaşam döngüsü boyunca doğanın koşullarına uygun su, enerji ve malzeme verimliliği sağlayan, yenilenebilir kaynakları kullanmayı hedefleyen, çevreci, ekonomik ve sağlıklı binalar oluşturulmasını sağlamıştır” vurgusu yaptı.
Sürdürülebilir bir gelecek oluşturabilmek için yaşanabilir bir çevre ve insana yakışır yaşam alanları kurgulanmalıdır. Yapılı çevrenin, yani yerleşimlerin ve binaların insan ve doğa/gezegen üzerinde etkileri olduğu bilinen bir gerçektir. Yapılan araştırmalar, binaların enerji tüketiminin ve karbon salımlarının %40’indan, malzeme kullanımının %50’sinden, su tüketimin %33’inden, atık üretiminin ise %35’inden sorumlu olduğunu ortaya koymaktadır. Sözü edilen tüketim ve üretim konusundaki olumsuz etkileri olumluya çevirmek için yapılacak tek eylem, yapılı çevrenin dikkatli ve özenli bir şekilde biçimlendirilmesidir. Yapılı çevrenin dikkatli ve özenli bir şekilde biçimlendirilmesi yani doğru kurgulanabilmesi, ancak sürdürülebilir, yaşanabilir, dayanıklı/dirençli ve erişilebilir yerleşimlerin ve binaların oluşturulması ile sağlanabilir.
Sürdürülebilir sözcüğü Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “aynı düzeyde veya biçimde devam edebilen” anlamına gelmektedir. Bu sözcüğün daha yaygınlaşması, Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nca 1987’de hazırlanan Brundtland Raporu ile başlamıştır. Bu raporda Sürdürülebilir kalkınma “bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma” olarak tanımlanmıştır. Literatürde, sürdürülebilir kalkınma konusu ekonomik kalkınma, sosyal kalkınma ve çevrenin korunması olmak üzere üç alt başlıkta ele alınmaktadır. Daha açık bir anlatımla, sürdürülebilir kalkınmayı sağlayabilmek içinbugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamalarına engel olmadan karşılayan, yaşam döngüleri boyunca, ekonomik, sosyal ve çevresel fayda sağlayan yerleşimler, şehirler ve binalar oluşturulmalıdır.
YAPILI ÇEVRE SÜRDÜRÜLEBİLİR OLDUĞU KADAR YAŞANABİLİR DE OLMALI
Yapılı çevrenin sürdürülebilirlik özelliğinin yanı sıra, yaşanabilirlik özelliğinin de sağlanması gerektiği açıktır. Çünkü yaşanabilirlik insan odaklı, sağlıklı, kaliteli, refahı ve verimliği destekleyen, yaşanabilir mekanlar oluşturmak olarak tanımlanır. Yaşanabilir alanlar ile kullanıcılar için bireysel ve toplumsal açıdan daha nitelikli, daha sağlıklı, daha konforlu ve daha yüksek performanslı çalışmaların gerçekleştirilebileceği ortamlar yaratılabilir.
Öte yandan, sürdürülebilirlik kavramı, doğal ve insan yapımı riskleri azaltacak geleceğe hazır şehirlerin ve binaların kurgulanmasını, yerleşim ve binaların daha dayanıklı ve dirençli olmasını da kapsar. Dayanıklılık ve dirençlilik,örneğin iklim, finans, deprem, sağlık krizleri gibi olaylarda, toplulukların kültürel kimliğini korurken olumsuzlukları azaltacak geleceğe hazır yerleşimler ve bu bağlamda binalar planlanması olarak ifade edilebilir. Yerleşimlerde ve binalarda altyapı ve servislere eşitlikçi bir biçimde erişim olanaklı olması, insan gereksinimlerine uygun standartlar kullanılması, ekonomik açıdan maliyetin de kabul edilebilir düzeyde olması erişilebilirlik olarak tanımlanabilir. Bir başka anlatımla, erişilebilirlik, kaliteli alanlarda yaşayabilmek için altyapı ve servislereadil erişim, gerekli bina standartlarının vb. konuların sağlanması biçiminde özetlenebilir. Yukarıda söylediğim üzere yapılı çevrenin doğru oluşturulabilmesi, ancak sürdürülebilir, yaşanabilir, dayanıklı/dirençli ve erişilebilir yerleşimlerin ve binaların oluşturulmasına bağlıdır. Bu durumun gerçekleştirilebilmesi doğrudan doğruya başta mimarlık olmak üzere birçok bilim alanının birlikte çalışmasını, disiplinler arası bir çalışmanın yapılmasını gerekli kılar.
HEDEF ÇEVRECİ, EKONOMİK VE SAĞLIKLI BİNALAR OLUŞTURMAK OLMALI
Nitekim sürdürülebilir mimarlığın hedefleri, literatürde küresel çevre sorunlarını dikkate alan, bulunduğu yörenin toplumsal, çevresel ve ekonomik alt yapısına uyum sağlayan tasarımlar, uygulamalar yapma olarak sıralanmaktadır. Sürdürülebilir mimarlık kavramı ile birlikte ortaya çıkan “sürdürülebilir yeşil bina” olgusu, yapının tüm yaşam döngüsü boyunca doğanın koşullarına uygun, su, enerji ve malzeme verimliliği sağlayan, yenilenebilir kaynakları kullanmayı hedefleyen, çevreci, ekonomik ve sağlıklı binalar oluşturulmasını sağlamıştır.
Günümüzde, küresel ısınma, iklim değişikliği, çevre kirliliği, su, enerji ve doğal kaynakların hızla tüketilmesi, sağlık sorunların artması gibi olguların yol açtığı olumsuzlukların etkisi her geçen gün çok daha fazla hissedilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda, Dünya Yeşil Binalar Konseyi, sürdürülebilir yeşil binaların öncelikli etki alanlarını iklim hareketi, sağlık ve refah, kaynak ve döngüsellik olarak belirlemiştir. Bu doğrultuda, küresel ve yerel çevresel sorunlara çözüm üreten, kullanıcı sağlık ve konforunu ön planda tutan, enerji tüketimi ve karbon salımı düşük yerleşimler ve binalar hedeflenmelidir.
SÜRDÜRÜLEBİLİR YEŞİL BİNA DERECELENDİRME SİSTEMLERİ
Dünya’da 1990’lı yılların başından bu yana, bir yerleşimin veya binanın, sürdürülebilirlik ilkelerine uygunluğunu değerlendiren “sürdürülebilir yeşil bina derecelendirme sistemleri” geliştirilmiştir. Söz konusu derecelendirme sitemleri ya da kısaca yeşil bina sertifika sistemleri iklim değişikliğinin, yapılı çevrenin ve binaların doğa, insan ve yeryüzündeki çeşitli kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılmasını hedeflemektedir.
Günümüzde birçok ülke, kendi koşullarını dikkate alan “sürdürülebilir yeşil bina değerlendirme sistemi” geliştirmiştir. Bunlardan, Avrupa ülkesi kaynaklı olanlar BREEAM/İngiltere, DGNB/Almanya, HQE/Fransa, MINERGIE/İsviçre, Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı LEED ve EDGE, Japonya kaynaklı CASBEE olarak örneklenebilir. Ülkemizde ise Çevre Dostu Binalar Derneği (ÇEDBİK)’in geliştirdiği B.E.S.T ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan “Binalar ile Yerleşmeler için Ulusal Yeşil Sertifika”, kısa adıyla YeS-TR ulusal yeşil bina sistemleri kullanıma sunulmuştur.
Sürdürülebilir, yaşanabilir, dayanıklı/dirençli ve erişilebilir yerleşimlerin ve binaların oluşturulması için yeşil bina sistemlerinin yol gösterici olacağı açıktır. Örneklenen bu sistemleri kullanarak oluşturulan binaların ve yerleşimlerin sayısının giderek artması hem ülkemiz hem de dünyamız için sevindirici bir durumdur. Ancak, artış hızının çok yüksek olmaması, yeşil bina değerlendirme sistemlerinin uygulanmasının günümüzde gönüllülük esasına göre gerçekleşmesine bağlanabilir.
Sürdürülebilir, yaşanabilir, dayanıklı/dirençli ve erişilebilir yerleşimlerin ve binaların kurgulanmasının, mevcut yerleşimlerin ve binaların iyileştirilmesinin, birçok konuda olduğu gibi toplumun bilinçlendirilmesine, eğitim sisteminin değişik basamaklarında konuya yer verilmesine, uygulamaya yönelik yönetmelik, kanun vb. mevzuatların oluşturulmasına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Bu bağlamda, yapılmış ve yapılacak çalışmaların desteklenmesinin ve gerekli girişimlerin bir an önce başlatılmasının sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir yerleşimler, binalar adına çok önemli olduğunun altını çiziyorum.