Sürdürülebilirlik; sorumluluk mu zorunluluk mu?
İNŞAAT DÜNYASI DERGİSİ Mayıs-Haziran 2024 sayısında “Özel Dosya” bölümünde “Sürdürülebilirliği Odağına Alan Markalar ve Sürdürülebilir Üretim” konusunu masaya yatırdı. Elpek Sosyal Danışmanlık Kurucusu/Sosyal Etik Yönetimi Uzmanı Işık Elpek dosya çerçevesinde görüşlerini dile getirdi. Elpek, “Yaşadığımız gezegenin bize sunduğu olanakların, doğal ve beşerî kaynakların sınırlı ve hassas dengeler üzerine kurulu olduğunu kavramamız ile ortaya çıkan sürdürülebilirlik disiplini; üretimde sistemsel dönüşüme rehberlik ediyor. Şirketlerin sürdürülebilirlik yolculuğunda da sosyal sürdürülebilirlik yatırımlarının ayrı bir önemi ve değeri var” dedi.
Bütünsel olarak hem her türlü üretim alanında hem de tüketim davranışlarında beklenen değişim ve dönüşümün merkezinde iş dünyası yer alıyor.
İş dünyasını sürdürülebilir kalkınmaya yönlendirmek ve teşvik etmek amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından 2000 yılında hayata geçirilen Küresel İlkeler Sözleşmesi; çevresel ve sosyal sorunlarla mücadelede şirketlerin temel sorumluluklarını 10 ilke ile tanımlıyor. Çevre, insan hakları, çalışma standartları ve yolsuzlukla mücadele ana başlıkları altında yer alan 10 temel prensibi strateji, politika ve prosedürlerine dahil etmek için gönüllü olarak harekete geçmeye başlayan şirketler, sürdürülebilirlik çabalarına da öncülük ediyor.
Diğer yandan sınır değerleri aşan çevresel ve sosyal sorunların etki alanını genişletmesi, sıklıkla yaşanan afetler ve krizler; sistemsel dönüşüm üzerindeki baskıları attırıyor. Bireysel, kurumsal, toplumsal farkındalıkların artmasına paralel olarak uluslar üstü kurum ve toplulukların önerdiği politikalar zorunlu uygulamalara dönüşüyor. Kamu otoriteleri yasal düzenlemelere ve yaptırımlara geçiş yapıyor. Sürdürülebilir iş disiplini gönüllü bir yolculuk olmaktan çıkıyor zorunluluk haline geliyor.
KÜRESEL RİSKLER YEREL ÇÖZÜMLER
Şirketlerin ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerini; sistemsel dönüşüm hedefi ile yönetmesini sağlayan sürdürülebilirlik disiplini; üç boyutlu bir model sunuyor. Başlangıç aşamasında uluslararası standartlar kapsamında durum tespiti ve değerlendirmesi, kurumsal önceliklendirme uygulamaları yer alıyor; kurumsal önceliklere göre ilerleme stratejisi ve hedefler belirleniyor, süreç ve yatırımlar planlanıyor. Süreç planı ve uygulamalar; akredite raporlama araçları ile raporlanıyor ve kamuoyuna açıklanıyor.
Üç etki alanında dengeli ve eşit ağırlıklı yatırım planları ile süreci yönetmek, bölgesel faktörler ve önceliklerin, sektörel dinamikler ve ihtiyaçların, kamuoyu beklentilerinin sürece dahil edilmesi ilerleme sağlamak için kritik önem taşıyor.
İNŞAAT SEKTÖRÜNDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Sürdürülebilir inşaat, çevresel, ekonomik ve sosyal etkileri dengeli bir şekilde ele alarak, yaşanabilir bir çevre oluşturmayı ve gelecek nesillere sağlıklı yaşam alanları bırakmayı hedefler.
İnşaat projelerinde planlama, tasarım, yapım, işletme ve bakım aşamalarında çeşitli stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanmasını kapsayan bu yaklaşımın ana hedefleri ve öncelikli çalışma konuları sektörel faktörlere göre belirleniyor.
Çevresel sürdürülebilirlik bağlamında; doğal kaynakların korunması, enerji ve su tüketiminin azaltılması, iklim değişikliği ile mücadele, atık üretiminin minimize edilmesi ve çevre dostu malzemelerin kullanımı gibi uygulamalarla çevresel etkilerin azaltılması hedeflenir.
Ekonomik sürdürülebilirlik bağlamında; uzun vadeli ekonomik faydaların sağlanması, işletme maliyetlerinin azaltılması ve yatırımın geri dönüşünün artırılması için maliyet etkin çözümlerin benimsenmesi hedeflenir.
Sosyal sürdürülebilirlik bağlamında; yerel toplulukların kalkınması ve katılımının teşvik edilmesi, işçi haklarının korunması, yerel istihdamın artırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması gibi uygulamalarla toplumsal refahın artırılması yönünde uygulamalar desteklenir.
Sürdürülebilir inşaat; bu hedeflere ulaşmak için ‘Yeşil Bina’ sertifikasyonu gibi çeşitli stratejiler ve pratikler içeriyor. Birçok ülkede, sürdürülebilir inşaat uygulamalarını teşvik eden yasal düzenlemeler ve yeşil bina sertifikasyonları bulunuyor. Sürdürülebilirlik ile ilgili yükselen tüketici beklentileri, inşaat sektöründe de belirleyici olmaya başlıyor. Çevresel ve sosyal etki yönetimi uygulamaları, sektör içi rekabette önemli bir avantaj haline geliyor.
FİNANS DÜNYASI DEĞİŞİMİ ZORLUYOR
IFC, Dünya bankası, EBRD gibi uluslar üstü kurumlar ülkelere, bankalara veya doğrudan şirketlere verdikleri kredileri, önce detaylı bir sürdürülebilirlik testine tabi tutuyor, krediyi kullanacak kurumlara çok net hedefler veriliyor. Çevresel sürdürülebilirlik veya sosyal sürdürülebilirlik amaçlı fonlar tahsis ediliyor. Örneğin IFC beş Türk bankasına, deprem bölgesinde kullandırılmak üzere 600 milyon dolarlık bir kaynak tahsis etti. Türk bankaları da giderek daha fazla sürdürülebilirlik temalı kaynak temin ediyor ve bunları belli koşuları sağlayan projelere kullandırıyor.
Yatırım ekosisteminde kurumsal yatırımcılar; cinsiyet eşitliği, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık gibi sosyal sürdürülebilirlik konularını yatırım stratejilerinin bir parçası haline getiriyor. Sosyal etki yatırımı yapmaya iştahlı yatırımcı büyüklüğü trilyonlarca dolar olarak hesaplanıyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK BONOLARININ TOPLAM HACMİ 3 TRİLYON DOLAR
Dünyada 2020-2023 arasında yeşil tahvil, sürdürülebilirlik bonosu, sosyal bono gibi farklı sürdürülebilirlik hedeflerine yönelik ihraç edilen toplam bono hacmi 3 trilyon doları aştı. Hızla büyüyen bu pazarda farklı tahvil çeşitleri olmakla birlikte en çok yeşil tahvil kullanılıyor.
Yeşil tahvil ihracı yoluyla elde edilen fonun yeşil projeler için kullanılması ve bir çerçeve belgesi ile yatırımcılara açıklanması, ayrı bir muhasebe hesabında takip edilmesi ve yılda bir kere fonun kullanımına ve yarattığı çevre etkisine dair bir rapor hazırlanması gerekiyor.
Aynı işleyiş sosyal bonolar için de geçerli; sosyal bonolara ilgi pandeminin ilk iki yılında önemli miktarda artış gösterdi.
2019’da tüm dünyada ihraç edilen sosyal bono 13-14 milyar dolar iken 2020’de 124 milyar dolara, 2021’de 172 milyar dolara sıçrıyor, 2022 yılı biraz geriledikten sonra 2023 yılında tekrar hareketleniyor ve 552 milyar dolara ulaşıyor.
SOSYAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YATIRIMLARI FARK YARATIYOR
Çevresel, sosyal ve yönetişim boyutları ile ele aldığımız sürdürülebilir iş disiplini çerçevesi; sürdürülebilir kalkınma doğrultusunda ilerlememizi sağlıyor, rekabet avantajı, itibar değeri kazandırıyor.
Afet, risk ve kriz yönetimi, belirsizliğe ve değişime uyum sağlama, kurumsal ve toplumsal kırılganlıkları yönetme gibi acil önceliklerimiz için sosyal sürdürülebilirlik yatırımlarımızı çeşitlendirmek ise ölçülebilir ve etkili sonuçlar almamıza olanak sağlıyor.
Stratejik sürdürülebilirlik süreç yönetimi yaklaşımına marka değerlerini entegre ederek geliştireceğimiz sosyal etki yönetimi yatırım ve uygulamaları; pazar payı etkisi, yeni pazarlara erişimi kolaylaştırma, farklılaşma, tüketici güveni, savunucu kazanma, riskleri azaltma, dayanıklılık kazandırma, etkin iletişim, yeni ürün ve hizmetler geliştirme, inovasyon, verimlilik, yatırımcı çekiciliği, marka değerinde anlamlı artış gibi ölçülebilir değerler kazandırıyor.
Bütünsel sürdürülebilirlik yatırımlarının getirisini de tetikleyen sosyal sürdürülebilirlik boyutu; toplumsal refah ve kalkınma, çalışan refahı, eşitlik, çeşitlilik, kapsayıcılık alt başlıklarını kapsıyor.
TÜRKİYE’DE SOSYAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ALANINDA BİR İLK: SOSYAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK PLATFORMU
Birey ve toplum odaklı sosyal boyut; niteliksel değişken ve etkenler barındırıyor. Sosyal sürdürülebilirlik boyutunda ilerleme sağlamak için niteliksel değişken ve etkenleri titizlikle dikkate alarak veri ve bilgi üretilmesini, pratik ve yöntemlerin belirlenmesini önemli ve öncelikli buluyoruz.
Sürekli öğrenen ve öğrendiğini paylaşan, bu alanın gelişmesine öncülük yapacak somut ve ölçülebilir katkılar sağlayan, çarpan etkisi yaratan, farklı disiplinler için ortak zemin olanağı sunan bir öğretim enstitüsüne dönüştürmek vizyonuyla kurduğumuz Sosyal Sürdürülebilirlik Platfomu için amacımız; Sosyal sürdürülebilirlik boyutunda; alanın özgün ihtiyaçlarını ve destek mekanizmalarını temel alarak veri ve bilgi üretmek.