İnşaat Dünyası Dergisi Kahramanmaraş’taki 7,7 ve 7,6’lık depremler sonrası Mart-Nisan 2023 sayısında “Deprem Özel Sayısı” hazırladı. Sektör paydaşlarına ve bilim insanlarına depreme dirençli kentler ve binalar için görüş ve önerilerini sorduk. Kahramanmaraş depremlerinde Türkiye 50 bine yakın insanını kaybetti. İstanbul’da olası bir depremde aynı acıları yaşamamak için şimdiden önlem almak gerekiyor. İstanbul için uyarı ve çözüm önerilerinde bulunun NKY Architects & Engineers Kurucusu Yüksek Müh. Mimar Necdet Kırhan Yazıcı, Dünya Bankası’nın desteğiyle Bangladeş’in başkenti Dakka’yı afetlere karşı dirençli hale getiren projenin örnek alınabileceğini belirtti.
2011 de İstanbul depremi konulu yukarıdaki başlıkla bir makale yazmıştım. 6-7 Şubat 2023’te yaşanan büyük depremler makale içeriğinin halen değişmediğini gösteriyor. Bu yazıda makaleden önemli bölümleri tekrar hatırlatacağım. İlave olarak güncellemeler yapacağım. Yurt dışında bu konuda yaptığımız önemli bir çalışmadan bahsedeceğim. Son 6-7 Şubat depremleri ülke olarak hepimizi çok üzdü. Şehirlerimizi vuran bu doğal felaketler toplum olarak bize ülkemizin böyle yıkımlara bundan sonra hazır olmamız gerektiğini anlatıyor ve hazır olmak için davranmamız gerekiyor.
Geçtiğimiz yıllarda 2018’de Bangladeş hükümeti, başkent Dakka’nın planlama, afete hazırlık ve kurumsal kapasite açısından daha dayanıklı bir kentsel çevreye yönelik faaliyetlerini desteklemek için Dünya Bankası ile birlikte “Kentsel Direnç Projesi (URP)” oluşturmuştu. Proje uluslararası rekabete açıldı. Rekabetçiler arasında bulunan NKY Architects & Engineers yarışın kazananı olarak projenin yürütülmesi ile görevlendirildi. Bu özel görevlendirme, “URP’nin Bileşen B1’idir ve depreme daha dayanıklı bir Bangladeş elde etmeyi amaçlamaktaydı.”
NKY ARCHITECTS & ENGINEERS BÜNYESİNDE ULUSLARARASI UZMAN VE MÜHENDİSLERLE ÇALIŞILDI
Proje yaklaşık 3500 adet kamusal yapıyı ve 5 milyon m2 alanı ihtiva ediyordu. Çalışmalar NKY Architects & Engineers Dakka ofisinde ve sahada dört yıl yoğun şekilde yürütüldü. Projede NKY Architects & Engineers bünyesinde Dünya Bankası’nın yetkinliğini kabul ettiği uluslararası uzmanlar ve mühendislerle çalışıldı. Titiz çalışmalar 2022 de tamamlandı. Proje NKY Architects & Engineers’ın kentlerin afetlere hazırlanması ‘’Kentsel Direnç Projesi’’ konusunda uluslararası değerde önemli bir çalışması oldu.
Danışmanlık, Veri Toplama, Durum Analizi, Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED), Planlama Bilgi Tabanı, şehir çapında tehlike ve jeolojik çalışmalar, SPT, CTP, Mikro Bölgeleme, Şehir Planlama, Sismik Tehlike ve Risk Haritalama dahil olmak üzere şehir çapında jeoteknik çalışmalar, Riske Duyarlı Arazi Kullanım Stratejisi, Müşteri (RAJUK) Mühendisleri için Eğitim Programları, Kurumsal Kapasite Geliştirme formatında bilimsel bir proje gerçekleşti. Söz konusu proje ile yürütülen çalışmalar sonrası Bangladeş’in 12 milyon nüfuslu başkenti Dakka felaketlere karşı nasıl hazırlanacağını ve dirençli hale geleceğini artık biliyor.
GELECEKTE İSTANBUL’U ŞİDDETLİ BİR DEPREM BEKLİYOR
‘’Gelecekte İstanbul’da şiddetli bir depremin yol açacağı 30 ila 50 saniye içerisinde yüzlerce binanın yıkılacağı büyük bir felaket yaşanacak. Bu öngörülüyor ve bekleniyor. Böyle bir felakete ”Hızır” gibi yetişmeye hiçbir yerel organizasyonun gücü yeterli olmayacağı gibi uluslararası organizasyonlar da yeterli olamayacak. Yaşamsal öneme sahip ilk felaket saatlerinde çoğunluk kendi felaketi ve acısı ile baş başa kalacak. Ne yazık ki moloz yığınları altında kalarak hayatını kaybedenler olacak. Yıkıntı altında hayatta kalanlar ise sıkıştıkları yerlerde kurtarılmayı bekleyecekler karanlık, toza bulanmış ve acılar içerisinde. Sadece umutla ama bu kadar yıkıntıyı kim gelip temizleyebilir ve kim kimi nasıl kurtarabilir?’’ 2011’de yazdığım bu öngörü yaşadığımız son 6 Şubat depreminde maalesef gerçekleşti.
İstanbul demek Türkiye demek. Herkesin orada bir parçası var. Sadece başka kentlerde yaşayan belki milyonlarca insanı ilgilendirir. İstanbul ile bağlantılı yaçocuğu okuyor ya iş için gidiyor ya da akrabaları veya bir can dostu orada yaşıyor. İstanbul’da meydana gelecek bir felaketin travması çok genişler.
YÖNETMENLİKLERDEKİ İHMALLER VE KABULLER
‘’Türkiye de 28.03.1970 Gediz depreminden önce inşa edilen yapılarda B160 betonu ve ST1 2200 kg/cm2 demiri kullanılıyordu ve Gediz depremindeki tecrübede mevcut yönetmenliklere göre yapılan hesaplamalarda asgari donatı ve minimum beton kalınlık miktarı kabullerin yetmediği anlaşıldı. Yapılan çalışmalarla yönetmenlikler 1975 yılında değişti ve oldukça önemli değişikliklere gidildi. C25 betonu ve S420 4200/cm2 demiri kullanılmaya başlandı, bu iyi bir gelişme oldu. Fakat bu yönetmenliğin en büyük zaafı zeminin deprem esnasındaki davranışlarını dikkate almaması idi. Depremler devam etti, yönetmenlikler tekrar revize edilerek 1997’de yeniden yayımlandı
17 Ağustos 1999 Kocaeli depremi sonrası kabuller yeniden ele alındı; yönetmenlik revize edildi. 2006’da yönetmenlikler yeniden düzenlendi ve 2007’de ilavelerle yürürlüğe girdi. Son olarak deprem yönetmenliği 18 Mart 2018’de bir kez daha güncellendi. Gelinen noktada yönetmenliklere tam uyulsa bile özellikle 1999 öncesi yapılarla sonraki yönetmenliklere göre inşa edilen yapıların aynı güvenlik şartlarını sağladığı söylenemez.
‘’1999 Kocaeli (Mw 7,6) ve Düzce (Mw 7,1) 23 Ekim’de meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki Van depremleri yer ivmesi kayıtları alınmış Türkiye de ilk 3 büyük deprem olarak kaydedildi.’’ Son 6 ve7 Şubat 2023 depremleri 7,8 ve 7,6 büyüklüğünde oldu.10 kentimizi etkiledi. Çok büyük bir maddi hasar ve can kaybı yaşandı. Demek ki bundan sonra da aynı büyüklükte depremlerin olacağı anlaşılıyor. Bu durumda yeni bilgilere göre güncel yönetmenliklerin deprem ivme değerlerinin güncellemeye ihtiyacı olacağı görünüyor.
UYGULAMADA YAPIM HATALARI
“Araştırmalara göre İstanbul’daki her 100 binadan 90’ında kalitesiz beton kullanıldığı, 64’ünde korozyon sorunu olduğu, 61’inin deniz kumuyla yapıldığı, 16’sında yıpranma oluştuğu, 12’sinde önemli teknik hatalar ve 23’ünde zemine bağlı sorunların bulunduğu anlaşılıyor. B160 betonu kalitesinin ise felaketi haber verircesine 70-80 seviyelerinde olduğu raporlanıyor.’’
Gerek Van ve Erciş gerek 6 Şubat 2023 depremlerinde 5-7 katlı betonarme binalarda 2000 yılı öncesi yapılanlar hasar yoğunluğu açısından ağırlığı oluşturuyor ki İstanbul’da benzer yapılar çoğunluktadır. Bu tip yapılarda perdesiz betonarme kolon kirişle yapılmış yapıların depreme dayanıklılık açısından ülkemizde en riskli ve güvensiz yapı türleri olduğu son depremlerle ile bir kere daha görüldü. Yıkılan veya hasar gören yapıların pek çoğunda tasarım ve detay yetersizliği mevcut. Pek çok yapıda kirişlerin düz donatılarının kolonlardan sıyrıldığı raporlandı. Bunlar arasında birleşim bölgelerinde etriye sıklaştırması yapılmadı, etriye kollarının serbest uçlarının sadece 90 derece bükülerek kabuk betonu içerisinde bırakıldı, düz donatı bindirme boyu yetersizlikleri ve tüm donatıların kat hizasında bindirilmesi gibi uygulama yanlışları, yıllardır gözlemlenen, önemleri defalarca söylenen, ancak uygulamada ihmal edilen hayati konular oldu. Bunları yaptırmak, işin rantına kaçan bir sektör için kolay değildir. Zaman zaman yapılan eksik ve yanlış işleri düzelmek için usta ve yapı sahipleri ile şantiyede işi bıraktırma seviyesine gelecek kadar çok sert münakaşalara girmek zorunda kalınmış zamanlar olmuştur.’’
MEVCUT KOŞULLARDA ÇÖZÜMLER
Nasıl bir çözüm bulunacak ve yaşanacak büyük acıları gelecekte toplum olarak en aza indirebileceğiz? Çözüm için idari, teşebbüs ve finans anlamında bu alanda rol alacak güçler bellidir. Bu güçleri kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütleri şeklinde tanımlayabiliriz. Öncelikle ayrı bir alternatif olarak devlet ve özel sektör gücünün birlikte organize edileceği daha verimli ve hızlı sonuç alabilecek yeni bir modelin organize edilmesini düşünmeliyiz. Ancak bu konuda yeni bir yasa ve yönetmenlik modeli üzerinde düşünmek gerekir.
Geldiğimiz noktada yönetmenlikler ve malzeme açısından oldukça güvenli bir seviyedeyiz ancak bunun yanında sahadaki iş gücü ve malzemenin kalitesini güvence altına almak için yasa ve yönetmenliklere güncel ilaveler gerekir. Yürürlükte olan koşullara göre düzeltilmesi gerekli iki konudan söz edebiliriz:
- İnşaat yapımı sürecinde en büyük zaafı görülen insana bağlı ihmal ve hataya çözüm olarak kişisel mesleki sorumluluğu garantiye alan eko sistem kurulmalıdır. Müteahhit, mimar, mühendisler yanında, inşaat demirlerini hazırlayıp monte eden, betonu kalıba döken ve sıkıştıran ve diğer bütün inşaat eko sistem paydaşları mühendisinden, usta, kalfa çavuşuna kadar kendi yaptığı işin özelinden sorumlu olmalıdır.
Sorumluluğunu mesleki risk sigorta sistemi ile ihmal ve hatadan doğacak zararı garanti etmelidir. Bu garanti gereği eko sistem paydaşları mesleki deneyim belgelerine dayalı söz konusu risk sigortasını yaptırabilmeleri için kalifiye şartlar aranacağından kendi bilgilerini yenilemeye ve eğitime yönleneceklerdir.
2. İnşaat rant yaratan bir sektördür. Bu rantın sınırı “çevre” ve “güvenlik” olmalıdır. “Güvenlik” açısından rant paydaşları her türlü afete karşı riskin finansmanını yeni bir anlayışla sigorta poliçesi şeklinde teminat olarak sağlayabilir. Böylece çok büyük kaynak gerektiren herhangi bir felakette vergi verenlere ve dolaysıyla kamuya daha az yük biner.
Mevcut yasada yönetmenlik ve düzenlemeler depreme hazırlık niteliği taşıyor. Pratik olarak öncelikle toplu yaşanan kamusal yapılar, okullar, camiler, spor salonları, oteller, ticari alanlar gibi yapılarda mutlaka teknik olarak incelenerek güçlendirme yapılmalı eğer güçlendirme maliyetleri yapı maliyetinin % 40’dan daha yüksek olarak ekonomik sınırı aşıyorsa bu tip yapılar yıkılıp yeniden inşa edilmeli. Çünkü bu tip binalar içerisinde çok insan yaşadığı için sağlam kalmalı en azından aniden çökmemeli ve insanlar kurtulacak kadar zamanları olmalı.
Konutlar için durum daha farklı. Yapı stoku olarak sayıları ve riskleri fazla, en büyük yıkım da konutlarda olacak. Bu nedenle kentsel ölçekte dönüşüm projelerini bekleten sorunların hızla yasal olarak çözüme ulaştırılması düşünülmelidir. Bu sayede kentsel dönüşüm projelerine seri şekilde başlanabilir. Ancak en doğrusu, iklim değişiklikleri dâhil ‘’Doğal Afetlere Karşı Dirençli Kentler’’ için, bütün olasılıkları kapsayıcı hem mevcut olana hem de planlanacak olanlara kesin çözümler öneren, yenilikçi ve çevreci bilimsel bir programın düşünülmesi olacaktır.