Türkiye´nin en büyük ikinci HES projesi olduğu söylenen bir şantiyedeyiz. 15 kişilik bir “yüksekte çalışma uzmanı” ekibiyiz. Dünyadaki adıyla “iple erişim uzmanı-rope access specialist” olan bu ekip, Türkiye şantiyelerinde “endüstriyel dağcı” olarak biliniyor. Ekibin çoğu üyesi, hayatını ofiste geçirmesi beklenen mesleklerin eğitimlerini almış olduğundan, tırmandıkları duvar yüzeylerine de “ofis” dedikleri bir şakayı her gün tekrarlıyorlar. Bir duvarı 450 metreye, diğeri 300 metrelere doğru uzanan derin bir vadinin içinde çalışıyoruz.
GERÇEKTEN MÜHENDİS MİSİNİZ?
“Gerçekten mühendis misiniz? O zaman ne işiniz var bu ipin ucunda?” sorusunu günde en az iki kere duymaya alışmış ekip arkadaşlarımın arasında bazıları yüksek lisans sahibi inşaat, maden, metalürji, makine mühendisleri, hukuk mezunları ve tıp öğrencileri var. Arama-kurtarma ve ilk yardım uzmanları, spor okulu mezunu antrenörler de diğer bir formasyon grubunu oluşturuyorlar. Peki ofisin içinde olmaktansa, burada “ipin ucunda” çalışmayı tercih eden bu kişiler ne iş yapıyor?
Yüksekte çalışma işinin en ağır ve tehlikeli branşı olarak kabul edilen “Geoteknik Hizmetler” başlığına giren, yamaç temizliği hizmetini vermek üzere bu şantiyedeler. Dağcılık ve mağaracılık temelli çok özel ip tekniklerini kullanarak önceden risk analizi ve raporlaması yapılmış bölgelere ulaşıyorlar, serbest durumdaki kaya blokları, çarşak ve pasaları kontrollü ve güvenli bir biçimde aşağıya düşürüyorlar. Duruma göre iş makineleri tarafından ulaşılamayan noktalara patlayıcı yerleştirdikleri de oluyor. Aktif ve pasif emniyet sistemleri montajı, ulaşılamayan bölgelere püskürtme beton (shot crete) atılması gibi işlerin yapılması gerektiği durumlar da oluyor. Öncelikli hedef, iş ve işçi güvenliğini tehdit eden bölgeleri tespit edip, tehlikeleri kontrollü bir biçimde bertaraf etmek.
Üst düzey emniyet ve güvenlik algısı, boşlukta ve yüksekte çalışma tecrübesi ile teknik bilgi gerektiren bu iş, çok sıkı kişisel referanslarla 5-10 yıllık tırmanış tecrübesi olan dağcılar tarafından yürütülüyor. Uzaktan bakıldığında, yüksek fiziksel performans gerektiren bu iş sadece bilek gücüyle yapılıyormuş gibi gözüktüğünden, dağcıların çoğunun mühendis olması da şantiyelerde ayrı bir muhabbet konusu oluyor tabi. Burada, zor koşullarda çalışmaya alışkın dağcıların (biz yüksekte çalışma uzmanı demeyi tercih ediyoruz) şakacı yaklaşımı da devreye giriyor ve iş ortamı daha keyifli bir hale geliyor. Bu kişilerin pek çoğu akademik altyapılarının altında, dünya standartlarında antreman yapan sporcu kimliklerini barındırıyorlar.
ŞANTİYENİZDE NEDEN YÜKSEKTE ÇALIŞMA ÇÖZÜMÜ İSTERSİNİZ?
Ne yazık ki işin doğası gereği kabul edilmiş bir gerçek var. Dünyanın her yerinde inşaat sektörü en tehlikeli iş kollarından biri. ILO verilerine göre gelişmiş ülkelerde inşaat işçileri, diğer sektörlerde çalışan işçilere oranla 3-4 kat daha fazla kazaya uğrama riski taşıyorlar. Gelişmekte olan ülkelerdeyse bu risk 6 kata kadar artıyor (ILO, 2004). Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde bir yılda gerçekleşen tüm iş kazalarının %10’u, sürekli iş göremezliklerin % 25’i ve ölümlü iş kazalarının % 34’ü inşaat işlerinde gerçekleşiyor. İnşaat sektörünün Türkiye ekonomisinin önemli bir bölümünü oluşturması ve AB uyum süreci de dikkate alındığında, inşaatlarda iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili düzenlemelerin son yıllarda büyük ölçüde önem kazandığını gözlemliyoruz.
Bu noktada hemen kısaca “yüksek” kavramının ne olduğunu da tartışalım. OSHA (Occupational Safety ve Health Administration – Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı) istatistikleri, 3-4 metre üzerinde çalışırken düşen insanların %85’inin hayatını kaybettiğini gösteriyor. AB’de her yıl 1300 kişi inşaat kazalarında hayatını kaybederken, kazalar arasında en sık yaşananın ise yüksekten düşme olduğu belirtiliyor. Bunu izleyen diğer kazaların başındaysa, düşen malzemelerden yaralanmalar geliyor. Çalışma hayatında ülkeden ülkeye farklılık gösteren yükseklik kavramı Avrupa’da 1.8 metre, ABD’de 1.2 metre olarak kabul ediliyor. Yani bu yükseklikler ve daha üzerinde çalışan personelin mutlaka “kişisel koruyucu donanımlar” ile korunması, kendini koruma bilgi ve bilincini kazandıracak eğitimleri almış olması gerekiyor.
Yani HES şantiyemizde iki potansiyel problem var: Düşme riskiyle karşı karşıya çalışanımız ve yukarıdan kopup gelen bir taş parçası. Geçen haftalarda bir HES projesinin vadi duvarlarından birinde (Yaklaşık 200 m. yukarıda) ipte asılıyken yaptığımız bir hesabı sizlerle paylaşalım: Kireç taşının özgül ağırlığı, yerçekimi ve vadi duvarının iki yüz küsur metrelik uzunluğunu bilinmeyenlerin yerine yazdığımız denklemin sonucunda, küçük bir taş parçacığının yere değdiği andaki hızının yaklaşık 228 km/s. olduğunu buluruz ki, bu hesap bir kamyonun metal tavanının delinmesi, iş makinesinin ön camının kırılıp sürücüsünün yaralanması ve ne yazık ki bir mühendisin baretinin rahatlıkla parçalanabilmesi gibi daha akla gelebilecek pek çok kötü senaryoyu gündeme getiriyor…
Başlığımızda sorduğumuz sorunun birkaç cevabı da bu noktada şekillenmiş oluyor. Neden yüksekte çalışma çözümlerine başvurursunuz?
1) Aslında en basit neden olan, kendi projenizin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi, can ve mal kaybının önüne geçilmesi için potansiyel riskleri tespit etmek, raporlamak ve önlemek istiyorsunuzdur. Aktif ya da pasif emniyet sistemlerine ihtiyacınız olup olmadığını, barajınızın ya da herhangi bir yatırımınızın işletim ömrü boyunca vuku bulabilecek tehlikeleri kontrol edebilmeyi istersiniz.
2) Boşlukta çalışma hissine alışkanlık, yüksek fiziksel performans ve karmaşık güvenlik sistemlerini kullanma beceri ve tecrübesi gerektiren bu işte kendi elemanlarınızı yetiştirmenin zaman ve finansal maliyeti ciddi derecede yüksek olduğunu bilirsiniz.
3) Üst yüklenici ve işveren temsilcisinin gerekli önlemlerin alınmadığının tespit edildiği iş kazaları neticesinde oluşacak ölüm ve sakatlanmalarda, oldukça ağır para ve hapis cezalarıyla karşılaşılacağını bilirsiniz.
4) Yüksekte, aşırı sıcak ve soğuk koşullarda çalışacak personelinizin AB standartlarında eğitim almasını istersiniz.
BAZI YASALARDA YÜKSEKTE ÇALIŞMA ÇÖZÜMLERİ
Hukuki metinlere ve alınmış mahkeme kararlarına bakıldığında, herhangi bir inşaatta, sağlık ve güvenlik çalışmalarında işverenler, mimarlar, proje danışmanları, iş yöneticileri, müteahhitler ve işçiler gibi inşaat sürecinin farklı aktörlerinin tümünün görevleri dahilindeki alanlarda sorumluluk sahibi oldukları görülür. Bu açıdan düşünüldüğünde, işin planlanmasından iş gücünün bilgilendirilmesine, iş donanımının doğru seçiminden güvenlik ve sağlık işaretleri kullanımına kadar bir dizi sorumluluk alanından bahsedebiliriz.
Günümüzde inşaat sektöründeki sağlık ve güvenlikle ilgili düzenlemeler, Avrupa’da ve ülkemizde gittikçe yaptırım gücü yüksek bir hale geliyor; bu da önlemlerin yaygınlaştırılması için hukuki gereklilikleri orta çıkarıyor. Yine kamu ihalelerinde iş sağlığı ve güvenliği konusundaki koşulların yerine getirilmiş olma şartı aranması, inşaat sektörünün önemli bir bölümünde uygulamaların yaygınlaştırılması sonucunu ortaya çıkarıyor. Örneğin, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yürürlükte olan yasalardaki düzenlemeler, Avrupa Birliği´nin 92/57/EEC sayılı (24.6.1992) direktifini esas almıştır.
İnşaat sürecinde yer alan farklı meslek adamlarının sorumluluklarının tanımlanması, inşaatın uygulama süreci kadar, projenin hazırlanması ve hatta yapının inşa edilmesinden sonra bakım sürecinde çalışacakların sağlık ve güvenliğinin de kapsama alınması, hazırlık ve uygulama koordinatörlerinin şart koşulması gibi düzenlemelerin tümü bu direktiften gelir.
Tüm bu düzenlemelerin şantiyedeki hayatımızı şekillendiren hukuki yorumu şudur ki, inşaatta güvenlik sürecinin yalnızca projenin uygulanması sırasında alınacak önlemlerden ibaret olmadığı; projenin hazırlık, uygulama ve inşaat sonrası bakım aşamalarının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, bu açıdan bakıldığında öngörülen önlemlerin her birinin farklı kişiler tarafından yükleniliyor olduğu, yüksekte çalışma uzmanlığı, bilgilendirme ve işgücü ihtiyacının vurgulandığı ve tüm aktörlerin işbirliğinin talep ediliyor olduğudur.
BAŞKA HANGİ ALANLARDA YÜKSEKTE ÇALIŞMA ÇÖZÜMLERİ KULLANILIYOR?
Aslında özellikle şehir yaşamının içine girmiş olan bu kavram ilk bakışta geleneksel yöntemlerden pek de ayırt edilmiyor. Ancak öncelikle, yüksek binaların arttığı büyük kentlerde cam silme işleri, AVM tavan temizlikleri, avize ve süs asım işleri, reklam ve film çekimlerindeki dublörlük işleri, köprü ve viyadük bakımları, konser sahneleri kurulumu, meteoroloji ölçüm kuleleri kurulumu, GSM kuleleri kurulumu, rüzgar türbinleri kurulumu ve bakım çalışmaları gibi yüksekte gerçekleştirilecek her işte ve karşılaşılan pek çok sorunun çözümü “Yüksekte Çalışma Uzmanları” tarafından sunuluyor.
Peki yüksek binaların ulaşılamayan tavan ve köşe kısımlarının bakım ve onarım hizmetleri, çelik konstrüksiyonların kurulması, stadyum ve spor salonlarının mekanik bakımları, uzay çatı sistemleri, membran germeleri, petrokimya tesislerinin baca temizlikleri işlerini kimler yapıyor sizce?
Av. Arif Sinan Ünlü´ye teşekkür ederiz.