Mimar Nevzat Sayın’dan İnşaat Dünyası’na özel: Sürdürülebilir Mimari nasıl olmalı?

İnşaat Dünyası Eylül 2021 sayısında “Mimari Tasarım Sanat” bölümünde “Sürdürülebilir Mimari”yi sektörün değerli mimarlarıyla masaya yatırdı. “Sürdürülebilir Mimari” ile ilgili İnşaat Dünyası’na özel açıklama yapan Nevzat Sayın Mimarlık Hizmetleri Kurucu Mimarı Nevzat Sayın, “İyi mimarlık, doğası gereği sürdürülebilir olmak durumunda çünkü yapıların ömrü bizim ömrümüzden daha uzun” dedi.
“Sürdürülebilirlik” yakın zamanda gündeme gelen ve mimarlıkla ilgili olarak hemen her konuda kullanmadan edemediğimiz bir terim. Oysa mimarlıktan konuşabildiğimiz bütün zamanlarda ‘sürdürülebilir’ olmak vardı. Geleneksel / yerel mimarlıklarda bu mesele her zaman en önemli konulardan biriydi. Geçmişle şimdi arasındaki fark, şimdi bu konudan adıyla söz ediyor olmamız. 1. yüzyılda Vitruvius tarafından yazılmış olan “Mimarlık Üzerine On Kitap”ta şehirlerin nasıl kurulduğundan yapıların nasıl yapıldığına kadar her şey anlatılır. Bu kitap 21 yüzyıl sonra bile “günceldir”.
Sürdürülebilirliğin kitap olarak ortaya çıkmayan, kayda geçilmemiş kadim zamanlardaki mimarlıkların da meselesi olduğuna hiç şüphe yok. İyi mimarlık doğası gereği sürdürülebilir olmak durumunda, çünkü yapıların ömrü bizim ömrümüzden daha uzun.
Yer seçimi ya da seçilen yerin verilerinin iyi değerlendirilmesi yani coğrafi bağlam, mimarlığın en önemli konusu. Yönler, rüzgârlar, güneş, bizden önce orada var olan nesneler ve anılar sorun olmaktan çıkarılıp, veri haline getirilmedikçe iyi bir mimarlık üretemeyeceğimiz çok açık. Malzeme seçimleri de bunun bir parçası. Kimi zaman hemen arazi içinde bulduklarımızla, kimi zaman yakın mesafelerden taşıdıklarımızla, kimi zaman da uzak mesafelerden taşıyıp getirmemiz gerekenlerle üretiyoruz mimarlığımızı. İnandırıcı nedenler ve kabul edilebilir sonuçların olması, malzeme ve teknoloji kullanımlarımızı anlamlı hale getiriyor. Yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığım nedenlerle bütün yapılarımızda az çok bu anlayışı sürdürüyoruz. İşverenlerin konuyla ilgili istekliliği ve teknolojilere hâkim yapımcıların tutumu, sürdürülebilir yapıların gerçekleşmesini çok etkiliyor.
Boğazın çevresinde görünmemesi için tümüyle toprak altında hayata geçirilen konser salonu Seed, geleneksel ve yerel inşa etme alışkanlıklarının bugünkü karşılıklarını görebileceğimiz küçük, kırsal bir yerleşke olan Yahşibey, dört değişik noktadan yapıya girilerek, farklı işletmelerin bir araya getirildiği bir endüstri yapısı olan Umur-Dudullu ve geçmiş zamanın kıymetli kalıntılarını tutarak, tümüyle yeniden işlevlendirdiğimiz bir üniversite yapısı olan Santralİstanbul’u sürdürülebilir projelerimize örnek gösterebiliriz.