Anıl Erbayrak: Sosyal sorumluluğun hikayesini anlatmak

İnşaat Dünyası Dergisi Kasım-Aralık 2024 sayısında ‘Kurumsal İletişim’ bölümünde Akçansa Kurumsal İletişim Yöneticisi Anıl Erbayrak’a söz verdi. Erbayrak, “Sosyal sorumluluğun hikayesini anlatmak” başlıklı makalesinde kurumsal iletişim ile sosyal sorumluluk ilişkisini şirketlerin markalaşması ekseninde irdeledi.
İletişime dair doğru metot ve strateji; koşullar her ne olursa olsun ve nereye evrilirse evrilsin, yönümüzü kaybetmemek sorumlu birer marka olarak anılmak için yaşamsal öneme sahip. Dijital hayatın ve onun getirdiği hızlı dönüşümün içine doğan, yaşam pratiklerini tahmin etmekte dahi zorlandığımız bir nesille iletişimi kolaylaştırmayı hedeflerken “Bu benim hakkımda”dan daha fazlasını söylemek gerekir.
Bir yandan son derece pratik, diğer yandan dokunduğu her alanda başarılı iletişim kampanyalarının izini süren bir sosyal sorumluluk çalışması hayal edin. İnsanı, doğayı merkeze alan samimi projelerin varlığı, gözlerimizi hiçbir başarının tesadüf olmadığı gerçeğine tekrar tekrar açıyor.
İş dünyasında her sosyal sorumluluk fikri ve proje, sanat eserindekine benzer; sancılı olduğu kadar keyifli, yenilikten beslenen, titiz bir yaratım sürecinin ürünü olarak doğar. İletişimin gücü ise tam da bu noktada başlar.
Gelişen teknolojilerin insan refahına katkı sunduğu, toplumların karşılaştığı büyük sorunlara çözüm üretebildiği bir dönemde yaşıyoruz. Dijitalleşmeyen ve değişime direnenin yok olmaya yüz tuttuğu bir iklimde, iletişim yaklaşımlarımızı da gözden geçirmek, yenilikçi stratejiler geliştirmek ve geleceğe hazır olmak üzerine düşünülmesi gereken yeni metotları gerekli kılıyor.
İLETİŞİMİ YARINA TAŞIMAK
Hangi alanda inisiyatif aldığınızdan bağımsız, her sosyal projenin ‘his atmosferi’ kuşkusuz birbirinden farklı. Yaratıcı fikirleri, hayal ettiren hikayeleri doğru iletişim çalışmalarıyla anlatacak iletişim köprüleri kurduğunuzda, çok farklı hedef kitlelerde çok zengin duygu yelpazesine hitap etmek üzere ilk adımı atma şansı yakalarsınız.
İşte bu adım, gerçek ihtiyaca dokunmak umuduyla dolu bir sırt çantasıyla çıkılan en büyüleyici yolculuğa dönüşür zamanla. Bu köprüleri kurdukça iletişimin çarpan etkisinin sınırları aşacağı, yarına taşınacağı hikayelerden bahsediyorum aslında.
Ailemizden başlayarak önce küçük toplulukları, paydaşları, kurumları ve toplumları farklılaştıran temel faktör, içindeki insan sermayesidir. Özellikle sosyal sorumluluk iletişiminde bu büyük değerin barındırdığı zenginlik ve potansiyele odaklanmanın, çok daha ufuk açıcı sonuçlar verdiğini görüyoruz.
İŞ VE SOSYAL HAYATTA BÜYÜK DÖNÜŞÜM
Yapay zeka başta olmak üzere iş ve sosyal hayatlarımızda yaşadığımız bu büyük dönüşüm sürecinde algılamaya dönük kabullerimizin durağan kalması da pek olası değil.
Zamana teslim olmadan, onu yakalayan projelerin iletişimine hazır olmak, başarılı markalar için vazgeçilmez bir yaklaşım ortaya koyuyor. İyi anlatılan projelerin yaşamı özünden yakalayan organik yapıları olur. Sahip oldukları sahicilikle kalplerde iz bırakmayı başarırlar.
Sosyal sorumluluk aynı zamanda felsefe işidir. Metodolojisini felsefe yaparak kurarsınız; etrafı iyi gözlemleyerek, insan davranışını araştırıp, hayatın gizemine dalarak. O yüzdendir ki, iletişim uygulamalarıyla fark yaratan projelerin aslında ne denli etkileyici birer hüner olduklarını, duyguları en derinimizde hissettiğimizde anlarız. Çünkü markalar da insanlar gibi yarınlara iz bırakırlar. Hikayelerini hayal güçlerine emanet ederek başlayan yolculuklar ise mutlaka bunu başarırlar.
Gelin, özellikle duyguların yoğun yaşandığı spor alanından birkaç örnekle konuyu ete kemiğe büründürmeye çalışalım.

2015 yılında Hollanda Kulübü PEC Zwolle’nin engelli küçük bir taraftarın yüzünü güldürdüğü proje, bir spor dalının esas anlatımının hayatı güzelleştiren bir oyun olduğunu yeniden hatırlatıyordu bize. Küçük PEC Zwolle taraftarını tesislerde ağırlayan kulüp, antremanın ilk bölümünü onun yönetiminde tamamlıyor ve bir çocuğa unutulmayacak bir hediye veriyordu.
2010’lu yıllara damga vuran iletişim çalışmalarından biri de dünyanın profesyonel maçlarının oynandığı ilk stadyumu olan, Sheffield United’ın mabedi Bramall Lane’de gerçekleşmişti. Kulübün yönetimi şehirde evsizler için çalışan iki hayır kurumuna sponsor olmaya ve taraftarlarıyla birlikte hareket etmeye karar verince, 100’den fazla taraftar forma ve atkılarının yanı sıra yastık ve battaniyeleri ile geceyi geçirmek üzere Bramall Lane’de soluğu aldılar.
Futbol yine hayatın yükünü omuz omuza sırtlamak için taraftarlara şans sunuyordu. Bu kampanya bugün bile çoğu sosyal sorumluluk çalışmasına birliktelik konusunda ilham veriyor. Esasen iyi iletişim, dokunduğu tüm paydaşları için değerli duygu deneyimi yaşatma işi değil midir? Belki de olması gereken budur.
İletişim profesyonelleri olarak yaptığımız çalışmalarla farkındalığın artmasına katkı sağladığımız ufacık bir an bile, yarınlarımız için bir umut anlamına gelebilir. O umudun peşi sıra daha büyük hayaller kurulabilir.
Güzel bir gelecek için anlatılacak nice özel hikayeyi birlikte yazmak dileğiyle…