Anıl Yamaner: İşletmeler deprem ve yangın senaryolarını doğru hesaplamalı

İnşaat Dünyası Dergisi Mart-Nisan 2025 sayısında “Yapısal Güçlendirme, Deprem ve Kentsel Dönüşüm” özel dosyasında Falckon Genel Müdürü Anıl Yamaner’ı ağırladı. Depremlerin en büyük etkilerinden birisinin takip eden yangınlar olduğuna dikkat çeken Falckon Genel Müdürü Anıl Yamaner, “İşletmeler deprem ve yangın senaryolarını doğru hesaplamalı. Deprem acil durum senaryoları çok detaylı olmalı” dedi. Yamaner, yazılım sistemlerinin yangın güvenliğinde çığır açtığını da vurguladı.
FALCKON’un kuruluş ve faaliyet alanlarından kısaca bahseder misiniz?
Biz profesyonel itfaiyeciyiz işin özünde. Bundan daha fazlası, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan üretim tesislerini yangına karşı her boyuttan koruyan entegre bir operasyonuz.
Tesislerin yangınlara karşı bağışıklık sistemlerini güçlendirip riski azaltıyor, yangın çıktığında da doğrudan müdahale edip üretimin devamlılığını sağlıyoruz. Bunu sahada 7/24 çalışan personellerimiz, merkezden sürekli destek veren ulusal ve uluslararası uzmanlarımız, eşsiz yazılım uygulamamız, prosedürlerimiz ve geniş bilgi ağımızdan oluşan bir sistem ile temin ediyoruz.

YANGIN GÜVENLİĞİ YAŞAYAN BİR SİSTEM OLMAK ZORUNDA
Deprem ve yangın ilişkisine gelmeden önce Bolu/Kartalkaya’daki otel yangını konusundaki görüşlerinizi merak ediyorum. Söz konusu yangının felakete dönüşmesini önlemek için önceden hangi önlemler alınabilirdi? Sizce bu felakete hangi eksikler yol açtı. Kısaca değerlendirir misiniz?
Bu felaketin ve birçok yangın olayının bir numaralı müsebbibi risklerin farkında olmamaktır. Bizim Türkiye’de son 10 yılda doğrudan dahil olduğumuz 795 yangın ve ramak kala vaka değerlendirmemizde gördüğümüz, yangınların 56%’si ya prosedürün hiç olmamasından ya da olan bir prosedüre uyulmamasından çıktığına dair yayınladığımız bir raporumuz var. Bu konudaki uluslararası istatistikler de aynı şeyi söylüyor. Bolu’daki olayda eğer işletme sahipleri ve çalışanlar böyle bir olayın yaşanabileceğine inanıp yapısal ve prosedürel anlamda hazırlıklarını yapmış olsalardı bu felaket hiç yaşanamazdı.
Daha fazla detay vermek gerekirse, işletme Türkiye’de geçerli olan ‘Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik’ kurallarına uygun bir şekilde tertip edilmiş olsa, çalışanlar gerçekçi bir acil durum senaryosuna göre eğitim ve tatbikat yapıyor olsalardı bu yangın yine çıkmış olsa bile kimsenin canı yanmazdı. Yangın algılama çalışmadı, ihbar sistemi çalışmadı, otomatik söndürme sistemi çalışmadı, yangın kaçış merdivenleri hatalıydı, personel eğitimsizdi. Bunların bir tanesi değil hepsi birden bir silsile şeklinde üst üste gelip bu felakete sebep oldu. Nasıl işletmelerin kendisi yaşayan sistemler, yangın güvenliği de sürekli yaşayan ve odakta tutulan bir sistem olmak zorundadır.
YAZILIM SİSTEMLERİ YANGIN GÜVENLİĞİNDE ÇIĞIR AÇTI
Endüstriyel tesislerde yangın güvenliği teknolojilerindeki yeniliklerden bahseder misiniz?

Üretim teknolojileri nasıl her gün değişiyor ise, yangın güvenliği de sürekli değişip gelişiyor. Pek çok sistem ve ekipman yenilenen ihtiyaçlara uygun evrim geçirmek zorunda. Giydiğimiz kişisel koruyucu ekipmanlardan, uyguladığımız prosedürlere ve söndürme sistemlerine kadar hemen her şey değişiyor. İşletmeler buna ayak uydurmak zorunda. Elbette yürürlükteki yönetmelikler de.
Bu konuda en çığır açan gelişme yazılım sistemlerinde yaşanıyor. Endüstriyel tesisler için özel olarak geliştirip kullandığımız FFC yazılım sistemimiz riskleri tanıyıp önceden planlama yapmamıza olanak sağlıyor. Ayrıca insan hatası olasılığını ortadan kaldırıp, her sistemin koruma görevini doğru bir şekilde yapmasını temin ederek tesislerin olası bir yangına en hızlı tepkiyi verebilmesini sağlıyor.
Bizim işimizde sadece yangını hızlı söndürmek değil, aynı zamanda en kısa duruş süresini sağlayabilmek önemli. Kullandığımız ekipmanları buna göre seçip, farklarını ve üzerine uygulandığı kimyasalları iyi tanımak eskisinden çok daha kritik. Örneğin yakın zamana kadar LNG, Li-Ion bataryalar veya güneş panelleri gibi riskler işletimlerin riskleri arasında yoktu. Artık bunlar hemen hemen her tesiste mevcut.
ISO 500’DEKİ PEK ÇOK TESİSİN YANGIN GÜVENLİĞİ BİZDE
Endüstriyel itfaiye hizmeti nedir? Türkiye’de bu alanda verdiğiniz hizmetlerle ilgili bilgi verir misiniz?
Endüstriyel itfaiye hizmeti, akla ilk gelen bir itfaiye istasyonu değildir. Ekip elbette bu işin halen önemli bir parçası ama bilim daha büyük bir kısmını oluşturuyor. Kimyasalları iyi tanımak, risk etki analizlerini yapabilmek, kaynak yönetimini zor anlarda doğru gerçekleştirebilmek, yangın güvenlik ekipmanlarının varlık yönetimini kusursuz yapabilmek bu işin kritik unsurları. Bunu sağlayabilmek sürekli ve tam zamanlı bir uğraştır her bir işletmede. Farklı uzmanlık alanları olan kişileri bir arada çalıştırabilmeniz ve herkesi sahaya özel prosedürlerle birbirine bağlayabilmeniz gerekli. Biz başka hiçbir iş yapmıyoruz. Tüm odağımız, her gün yatarken düşündüğümüz ve uyanınca yaptığımız iş bu.
Bugün ISO 500’deki pek çok tesisi ve ilk 10’daki 2 işletmeyi uzun zamandır bu şekilde korumaya devam ediyoruz. Koruduğumuz tesislerin hiç birisinde üretimin aksamasına izin vermedik.

DEPREM ACİL DURUM SENARYOLARI ÇOK DETAYLI OLMALI
Depremlerde en büyük sorunlardan biri de özellikle endüstriyel tesislerdeki büyük yangınlar. Büyük depremlerde yangın riski nasıl artar ve bu risklere karşı alınan önlemler neler olmalıdır?
Afet sonrası ikincil felaketler bizim işimizdeki önemli konulardan birisidir ve Türk sanayisi bu anlamda riskleri ile birlikte yaşamak zorunda olan bir sanayi. Depremlerin en büyük etkilerinden birisi takip eden yangınlardır; zira depremler pek çok kritik prosesin bozulmasına, kimyasal hatların kırılmasına, söndürme/baskılama sistemlerinin gayri faal hale düşmesine sebep olurlar.
Depremler için yazılacak acil durum senaryolarının çok detaylı olması gerekiyor. Yanıcı kimyasal hatlarının kesilmesi ya da sınırlandırması gibi sistemlerin sürekli test edilmesi önemli. Örneğin endüstriyel tesislerde çoğu zaman yangına müdahale su uygulayarak değil, bir vanayı kapatarak yapılır. Amaç yakıtı denklemden uzak tutabilmektir. Özellikle kimya ve petrokimya sektörlerinde kaynak yönetimini doğru yapabilmek kritiktir çünkü hiçbir yangın güvenlik sistemi sonsuz sayıda riskle aynı anda baş edemez. Olay sayılarını ve büyüklüklerini sınırlandırabildiğiniz, geriye kalan senaryolara hazırlıklı olduğunuz ölçüde başarılı olabilirsiniz. Doğru hazırlanmış ve yönetilen tesis, ikincil felaketlere karşı çok yüksek dirayet temin edebilecektir.
HER FALCKON PERSONELİ YILDA 250 FARKLI EĞİTİM MODÜLÜNÜ TAMAMLAMAK ZORUNDA
Endüstriyel tesisler depreme hazırlık aşamasında yangın güvenliği riskini minimuma indirmek için nasıl bir eğitim sürecinden geçmeli? Falckon olarak endüstriyel tesislerde çalışanlara yangın güvenliği ile ilgili ne tür eğitimler veriyorsunuz?
Öncelikle işletmeler deprem ve yangın senaryolarını doğru bir şekilde hesaplamalıdırlar. Buradaki risk etki analizini doğru yaptıktan sonra her işletme için ihtiyaçlar göz önüne serilir. Bunu doğru yapabilmek bile, yukarıda da bahsettiğim gibi, riski yarı yarıya azaltacaktır. Akabinde orta ve uzun vadeli planlar için aksiyonlar oluşturulup sürekli olarak takip edilmelidir. “Alçakta duran meyveler” ise hemen toplanabilir. Eğitimin de ilk aşaması bu senaryoları ve ilgili prosedürleri tüm çalışanların öğrenip benimsemesi ile başlar.
Ekipman güvenliğini sağlamak, tahliyeye yardımcı olmak, yangına müdahale etmek, kurtarma yapmak hepsi ayrı birimlerin görevidir ve her birim görevi konusunda yetkinlik sağlayacak eğitimleri almalıdır. Biz tüm bu birimlerin nasıl hazır olması gerektiğini belirleyip, eğitim almaları konusunda işletmeleri bilgilendiriyoruz.
Kendi ekiplerimiz özellikle müdahale ve kurtarma konularında akredite eğitimler almak zorunda her zaman. Ancak bu iş tek bir eğitimle sağlanamıyor. Örneğin her Falckon personeli yılda 250 farklı eğitim modülünü tamamlamak zorundadır. Bu eğitim modüllerinin bazıları sadece o işletmeye özel eğitimler oluyor. Örneğin atmosfere açık tank yangını eğitimi, hidrojen yangınları, kanatlı hava taşıtlarından kurtarma operasyonları gibi. O işletmenin ihtiyacı olan eğitim ne ise, biz onu sağlamakla yükümlüyüz.
DEPREM VE YANGIN GÜVENLİĞİNDE İKAME PLANLARA İHTİYAÇ VAR
Yangın söndürme sistemlerinin depreme dayanıklı olup olmadığı nasıl test edilir? Deprem anında yangın güvenliği sistemlerinin etkinliği nasıl sağlanır?
Derinlemesine düşünüldüğünde oldukça zor bir soru bu. Sebebi şu; deprem ya da felaketin boyutu her türlü sistemin dayanabileceğinden daha büyük olabilir. Elbette depreme dayanıklı prosesler, yangın suyu hatları, ulaşım güzergahları temin etmek mümkün ancak burada güvenliği sağlayan tek başına bunlar değil. Bunların bir veya daha fazlasının etkisiz kaldığı durumlar için ikame planlarınızın da bulunması lazım. Önce hesaplayıp planlama yapmalı sonra da bunları sürekli olarak deneyerek test etmeniz lazım.
Yönetmeliğimiz yılda bir kere en az tatbikat yapılması gerektiğini söylüyor. Falckon bunu her hafta yapar. Dediğim gibi bunun bile yeterli olmayabileceği durumlar için yedek senaryolarla hazırlık yapıyor olmanız gerekli. Bir depremde olası bir kimyasal sızıntı da gerçekleşiyorsa hangi toplanma noktaları güvenli olacak, bu sızıntı rüzgar hareketleri ile nerede bir ateşleme kaynağı ile buluşabilir, itfaiye ekibi ne şekilde güvenli müdahalede bulunabilir, gibi ikincil senaryolarda en büyük destekçimiz yine gerçek zamanlı çalışan yazılım sistemlerimiz.
Son olarak deprem ve özelinde yangın güvenliği için işletmelere tavsiyeleriniz var mı?
Yangınlar ve genelinde acil durum yönetimi sürekli olarak işletmelerin odağında olmalı. Bu iş bir kişi ya da ekibin bir taraftan başka işleri yaparken diğer taraftan temin edebileceği bir uzmanlık türü değil. Risk yönetimi şirketi Resilinc’in uluslararası araştırma raporuna göre; son 4 yıl içerisinde dünya çapında sanayiyi etkileyen pek çok büyük olay yaşandı. Pandemi, savaş, tedarik kısıtlamaları gibi ancak en yıkıcı etkiyi endüstriyel yangınlar yarattı.

Can ve çevre güvenliği elbette birinci önceliğimiz ama iş devamlılığı ve kuruluşların böyle olaylardan en az seviyede etkilenmelerini sağlamak da kritik. Bugün pek çok üretim birbirine bağlı tedarik zincirleri ile sağlanıyor. Bir halkadaki kopukluk sadece o firmayı değil, tedarikçisi olduğu firmaları da dar boğaza sokuyor hatta iflasa sürüklüyor. Üretim gücümüzü sürdürmek istiyorsak, yangın güvenliğinin temini Türk sanayisi için sadece gerekli değil aynı zamanda zorunlu olmalıdır.