Mustafa Görkem Yıldız: İstanbul’daki yüksek riskli binaların birçoğu yıkıp yeniden yapmaya göre daha uygun maliyetlerle risksiz hale getirilebilir

İnşaat Dünyası Dergisi Mart-Nisan 2025 sayısında “Yapısal Güçlendirme, Deprem ve Kentsel Dönüşüm” özel dosyasında Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) Başkanı Mustafa Görkem Yıldız’ı ağırladı. “İstanbul’da 150 bin bina çok yüksek riskli olarak öngörülüyor” diyen Yıldız yapısal güçlendirmenin maliyetinin 5 kat daha ekonomik olduğuna dikkat çekti. DEGÜDER Başkanı Yıldız, “Yapısal güçlendirme bilimsel bir yöntemdir. Deneylerle geliştirilmiş, kuralları ve sınırları belirlenmiştır. 6 Şubat depremlerinde güçlendirilmiş hiçbir bina göçmemiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde teknik olarak çok güvenilir bir yöntemdir” dedi.
Kentsel dönüşüm ve deprem ile ilgili sorularımıza gelmeden önce Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) Başkanı Mustafa Görkem Yıldız’ın kariyer yolculuğu hakkında bilgi verir misiniz?
2008’de Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra bir yandan uluslararası bir firmada deprem performans değerlendirmesi ve güçlendirme tasarımları ile ilgili çalışmaya, bir yandan da Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde Deprem Mühendisliği eğitimine başladım.
Türkiye’nin yanı sıra, Avrupa, Asya ve Afrika’da 28 ülkede irili ufaklı 100’ü aşkın projede çeşitli görevler üstlendim. Bu kapsamda çok sayıda endüstriyel tesisin, fabrika yapısının ve konut/ofis türü yapıların projelerinde danışman ve kıdemli mühendis olarak çalıştım.
Çalışma yaşamım boyunca, uluslararası firmaların Türkiye ve Avrupa’daki mevcut tesislerinde bulunan yapılarının uluslararası yönetmeliklere göre deprem performanslarının belirlenmesi işlerinde yoğun bir şekilde çalıştım. Bu projeler sırasında geleneksel yöntemlerin yanı sıra sismik izolasyon, sismik sönümleyiciler gibi yenilikçi teknolojiler konularında da önemli deneyimler edinme fırsatı buldum.
Çalışmalarıma 2015 yılından beri kurucusu olduğum firmanın çatısı altında devam etmekteyim.
Bir yandan da toplumda deprem risklerinin azaltılması konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla uzun zamandır gönüllü çalışmalara katılmaktayım. Bu kapsamda halen Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) Başkanlığı görevini yürütüyor olmamın yanında, Deprem İzolasyon Derneği (DİD) ve TDMD (Türkiye Deprem Mühendisleri Derneği) üyeliklerim bulunmaktadır

DEGÜDER’İN AMACI DEPREM GÜCLENDİRME BİLİNCİNİ ARTIRMAK
DEGÜDER’in kuruluş amacı ve misyonu hakkında neler söylemek istersiniz? DEGÜDER’e üye olmak isteyen firmalar hangi şartları sağlamak zorunda?
DEGÜDER, olası depremler sonucu meydana gelecek can ve mal kaybını en düşük düzeye indirmek hedefiyle; ulusal ve uluslararası alanda uzun yıllardır çalışan öncü ve uzman firmaların ve profesyonellerin girişimiyle 2019 yılında kurulmuş mesleki bir dernektir.
Ortak amacımız Türkiye’deki yapıların depreme karşı güçlendirilmesinde doğru malzeme, teknik projelendirilme ve uygulama pratiğinin yerleşmesine yardımcı olmaktır. Bu amaç doğrultusunda yapısal güçlendirme ile ilgili tüm kişi ve kuruluşlara teknik, ekonomik ve sosyal yönden rehberlik etme misyonu taşıyoruz.
Deprem risklerinin azaltılmasında bilimsel ve ekonomik bir yöntem olan deprem güçlendirmesi konusunda toplumun bilinçlendirilmesi ve gelecek depremlere karşı alınacak önlemlerin hızlandırılması için çalışıyoruz.
Dernek üyelerimizin de amaçlarımız doğrultusunda, teknik kapasitesi yüksek, bilime ve Ar-Ge’ye yatırım yapan, sektöre pozitif katkı yapabilecek firmalardan oluşmasına dikkat ediyoruz. Örneğin tasarım/projelendirme alanındaki üyelerimizin her biri bugün dünyanın her ülkesinde uluslararası yönetmeliklere uygun tasarım yapan/yapabilecek yetenek ve kapasiteye sahip firmalardan oluşmaktadır. Buna benzer olarak malzeme tedariki yapan üyelerimizin deprem güçlendirmesi ile ilgili ürünlerinin tüm testleri Avrupa standartlarına uygun şekilde tamamlanmış ve bağımsız kuruluşlarca sertifikalandırılmıştır.
Bu kapsamda üye olmak isteyen firmalar deguder.org.tr üzerinden başvurularını ilettiklerinde, faaliyet alanlarına göre talep edilen belge ve dokümanlar iletilerek başvuru değerlendirme süreci başlatılmaktadır.
İSTANBUL’DA 150 BİN RİSKLİ BİNA OLDUĞU TAHMİN EDİLİYOR
Marmara’daki olası büyük deprem öncesi İstanbul ve çevre illerde yapısal güçlendirmeye ihtiyaç duyulan bina ve konutla ilgili elinizde veri var mı? Özellikle İstanbul’da kaç bina yapısal güçlendirme ile depreme dayanıklı hale getirilebilir?
Bu kapsamda maalesef tüm binaları kapsayan tam ve eksiksiz bir envanter çalışması bizim elimizde olmadığı gibi, bu konuda yetkisi olan yerel belediyelerde ya da Çevre Şehircilik İl Müdürlükleri’nde de bulunmamaktadır. Bu konuda farklı kurumlar farklı yöntemlerle tespit çalışmaları yapmakta ancak bu veriler yalnızca başvuru yapan binaları kapsadığı için tam bir envanter oluşmamaktadır.
Halihazırda kamuya açık olarak paylaşılan en kapsamlı veri İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığı’nın yakın zamanda paylaştığı hızlı tarama sonuçlarıdır. İBB’nin yaklaşık 35,000 binada yaptığı tespitler bize genel tablo ile ilgili bir fikir vermektedir.
Bu çalışma kapsamında İBB tarafından değerlendirilen 35,000 binanın yaklaşık yarısının (%49.9) Yüksek Riskli ve Çok Yüksek Riskli olduğu tespit edilmiştir. Bu oran, İstanbul gibi ülke nüfusunun ve üretiminin yoğunlaştığı bir mega-kent için çok çok yüksek bir orandır. Yapılan hızlı tarama çalışmalarında deprem tehlikesi daha fazla olan Avcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Küçükçekmece, Zeytinburnu gibi ilçelerdeki binalara odaklanılmış olması, yüksek riskli bina oranını bir miktar yüksek göstermiş olabilir. Bununla birlikte en iyimser tahminlerde bile İstanbul genelinde 150,000 binanın çok yüksek riskli olduğu öngörülmektedir.
Yüksek ve Çok yüksek riskli binaların büyük çoğunluğu yıkıp yeniden yapmaya gerek kalmadan güçlendirme ile kurtarılabilecek binalardır. Yıkıp yeniden inşa etmeye göre çok daha ekonomik, hızlı ve çevreci olan güçlendirme yönteminin hızlıca uygulamaya konması için gereken adımların vakit kaybetmeden atılması gerekmektedir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM TÜM RİSKLİ BİNALARI YIKIP YENİDEN YAPMAK DEĞİLDİR
Kentsel dönüşüm ve yapısal güçlendirme ilişkisi hakkında neler söylemek istersiniz? Kentsel dönüşüm çerçevesinde her bina yıkılmalı mı? DEGÜDER olarak konuya yaklaşımınızı açıklar mısınız?
Kentsel dönüşüm denince maalesef hem toplumda hem de toplumu yönetenlerde ilk akla gelen mevcut binaların yıkılarak yerine yenilerinin yapılması oluyor. Oysaki kentsel dönüşüm ekonomik, sosyolojik ve teknik boyutlarıyla derinlemesine ele alınması gereken oldukça kapsamlı bir konudur.
Kısaca özetlemek gerekirse riskli olduğu tespit edilen binaların çok büyük bir kısmı güçlendirilerek kurtarılabilecek binalardır. Örneğin İBB’nin hızlı tarama ile tespit ettiği yüksek riskli ve çok yüksek riskli yapıların çok büyük çoğunluğu, yıkıp yeniden yapmaktan çok daha ucuz maliyetlerle güçlendirilebilir. Şunu hatırlatmakta fayda görüyorum: Yapısal Güçlendirme bilimsel bir yöntemdir. Uzun yıllar boyunca yapılan çalışmalarla, yapılan deneylerle geliştirilmiş, kuralları ve sınırları belirlenmiş, ardından yaşanan depremlerdeki performanslarıyla kendini kanıtlamış sağlam temelleri olan bir yöntemdir. Örneğin 6 Şubat 2023 depremlerinde, hiçbir güçlendirilmiş bina göçmemiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde teknik olarak çok güvenilir bir yöntemdir. Üstelik tasarım ve saha denetimleri güçlendirme projelerinde daha sıkı tutulduğu için, yeni inşa edilen yapılara göre de çoğu zaman daha güvenilir bir yöntemdir.
YAPISAL GÜÇLENDİRMENİN MALİYETİ 5 KAT DAHA EKONOMİK
Ekonomik açıdan bakacak olursak da ekonomi sınırlı kaynaklarla sonsuz insan istekleri arasında denge kurmaya çalışan bilim dalı olarak tanımlanır. Ülke olarak içinden geçtiğimiz ekonomik darboğazda, tüm riskli yapılarımızı yıkıp yeniden inşa etme arzusunda olabiliriz ancak bunun için ne yeterli finansal gücümüz ne de vaktimiz var. Marmara’da beklediğimiz büyük deprem olmadan bir an önce, sınırlı kamu kaynaklarımızı çok daha uygun maliyetli olan yapısal güçlendirmeye yönlendirmek zorundayız. Yapısal güçlendirmenin maliyetinin yıkıp yeniden inşa etme maliyetine oranla ortalama 5 kat daha ekonomik olduğunu biliyoruz. Bu kapsamda toplumun güçlendirme konusunda önünü açacak basit bazı teşviklerle deprem riskini minimuma indirebiliriz.
Bunun yanında güçlendirme bir kentin dokusunu da korumanın en etkili yoludur. Yıkıp yeniden inşa etme modelinde maalesef kent hafızamız yok olmaktadır. Zamanın doğal akışında oluşmuş mahalle kültürünün, komşuluk gibi sosyal ilişkilerin ve insanlar arası bağların koparıldığı, yerlerine estetikten uzak tek tip bir yaşam şeklinin sunulduğu kentsel dönüşüm projelerinin aksine; yapısal güçlendirme, bir yandan insanların güven içinde deprem korkusu olmadan yaşamasını garanti altına alırken diğer yandan insanların hatıralarındaki yaşam alanlarının korunduğu toplumsal yaşama saygılı bir yöntemdir.

YAPISAL GÜÇLENDİRME ÇOK DAHA ÇEVRESEL BİR YÖNTEMDİR
Son olarak deprem güçlendirmesi, yıkıp yeniden inşa yöntemine göre çok daha çevreci bir yöntemdir. Mevcut binaların yıkılması ile ortaya çıkan moloz atıklarının uzaklaştırılması ve doğaya zararsız hale getirilmesi zorlukları güçlendirme ile ortadan kaldırılmış olur. Bunun yanında hava ve gürültü kirliliği de yıkıp yeniden inşa etme alternatifine göre ciddi mertebede azaltılmaktadır. Tüm bunlara ilave olarak tüketilen malzeme sarfiyatı da ciddi oranda azalmaktadır. Bu sayede deprem güçlendirmesi, yıkıp yeniden inşa etme alternatifine göre karbon ayak izimizi ciddi mertebede azaltmaktadır.
DEPREM KAPIMIZDA, BİR 25 YIL DAHA KAYBETME LÜKSÜMÜZ YOK
Kentsel dönüşüm ve depreme hazırlıkta kamu ve yerel yönetimlerle temasınız var mı? Sizce İstanbul’un depreme hazır hale gelmesi için ivedilikle hangi adımlar atılmalı?
Kamu kurumları ve yerel yönetimlerle derneği kurduğumuz 2019 yılından beri sürekli olarak iletişim içerisindeyiz. Hatta 2023 yılında İstanbul’da düzenlediğimiz “Kentsel Dönüşümde Güçlendirmenin Rolü Çalıştayı” bu anlamda oldukça faydalı oldu. Özellikle kamu kuruluşlarını ve yerel belediyeleri davet ederek yapısal güçlendirmenin önündeki engelleri tartıştığımız ve çözüm aradığımız çalıştayda yalnızca İstanbul’dan değil, yurdumuzun birçok kentinden belediye ve Çevre, Şehircilik İl Müdürlükleri’nden yetkililerin katılımı oldu. Güçlendirme projelerinin ruhsat alması sırasında yaşanan sıkıntıları tartışıp kamu yetkililerinin çekincelerini dinleme ve onların konuya bakışını değerlendirme fırsatı bulmuş olduk.
Çalıştay sonrasında da davet eden her kuruma gönüllü olarak destek vermeye devam ediyoruz. Bu süreçte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Ankara’da düzenlediği çalıştaylara katılarak katkı sunmaya çalıştık. Bunun dışında yurt genelinde il ve ilçe belediyelerinden gelen eğitim taleplerini karşılamaya çalışıyoruz. İBB’nin yakın zamanda çıkarmayı planladığı “Bina Hızlı Kontrol ve Muayene Yönetmeliği” ile “Yapı Güçlendirme Yönetmeliği” çerçevesinde katkı sunuyoruz. Kısacası, dernek olarak deprem risklerinin azaltılması ile ilgili, yetkili tüm kurum ve kuruluşlarla temas halinde çalışarak alınacak önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi ile ilgili çaba gösteriyoruz.

Deprem kapımızda, bir 25 yıl daha kaybetme lüksümüz yok. Atılacak adımların çok hızlı şekilde atılması ve hayata geçirilmesi gerekiyor. İstanbul’da yaşanması beklenen depreme mevcut durumda yakalanacak olursak, ortaya çıkacak can kaybı ve maddi zarar maalesef güzel ülkemizin kaldırabileceğinin çok üzerinde olacak. Çok acil olarak önlemler almamız şart.
İvedilikle atılması gereken birçok adım var. Öncelikle halen riskli yapıların tamamı tespit edilmemiş durumda. Büyük bir seferberlik ile yüksek riskli binaların tamamının tespit edilmesi gerekiyor. Bu tespitler yapılırken öncelikli olarak ana arter ulaşım yolları üzerindeki binaların hızlıca tespit edilip kısa süre içerisinde bina sahiplerinin keyfine bırakılmaksızın (gerek güçlendirilerek, gerekirse de yıkılarak) risksiz hale getirilmesi gerekiyor.
Ulaşım yollarının açık tutulmasının ne kadar önemli olduğunu 6 Şubat 2023 depremlerinde bir kez daha üzücü şekilde tecrübe ettik. Yol kenarındaki bir tane riskli yapının yıkılarak yolu kapaması tüm mahalleye, tüm ilçeye hatta bazen tüm kente ulaşımı engelleyebiliyor. Deprem sonrasında gerekli ihtiyaç malzemelerinin, acil yardım ekiplerinin ulaşabilmesi yol kenarındaki bir tane riskli yapının sahibinin insafına bırakılmamalıdır. Bu konuda Çevre Şehircilik Bakanlığı ilçe belediyelerine resen inceleme ve yıkım yetkisi vermiş olsa bile bu çalışmalar maalesef hukuki sorunlar nedeniyle ilerleyememektedir. Acilen bu problem çözülmelidir.
İSTANBUL’DA LİMAN VE İSKELELERİN DEPREM PERFORMANSLARI İNCELENMELİ
Yine ulaşım yollarıyla ilgili önemli bir konuya yeri gelmişken değinmek isterim, İstanbul üç tarafı denizlerle çevrili iki yarımadadan oluşan bir şehirdir. Acil eylem planlarında deniz ulaşımı mutlaka öncelikli olarak tercih edilmelidir. İstanbul’un özellikle güney sahillerinde büyük gemilerin yanaşabileceği liman ve iskelelerin deprem performansları incelenmeli, gerekli görülenler acil olarak güçlendirilmelidir. Bu sayede deprem sonrası gıda, tıbbi malzeme gibi ihtiyaçlar için deniz yolunun kullanılması çok büyük zaman kazanılmasını sağlayabilecektir. İlave olarak hastaların ve depremzedelerin çevre illere taşınabilmesi de deniz yoluyla çok daha hızlı mümkün olabilecektir. Bu senaryolar şimdiden planlanmalıdır.
İvedilikle atılması gereken ikinci adım yasal mevzuatların ve yönetmeliklerin hazırlanması ve hızlıca yürürlüğe sokulmasıdır. Bu konuda yukarıda bahsettiğim gibi örneğin İBB’nin bir güçlendirme yönetmeliği hazırlama çalışması var ancak daha hızlı aksiyon alınabilmesi için bu konu üzerindeki görüşmelerin hızlandırılması gerekmektedir. Bunun yanında riskli bulunan binalarla ilgili de yasal mevzuatta bazı ikilik oluşturan durumlar mevcuttur. Örneğin TBDY-2018’e göre riskli bulduğunuz bir yapı için güçlendirme izin belgesi başvurusu yapılırken mal sahiplerinin teşviklerden yararlanabilmesi için aynı binanın tekrar 6306 sayılı “Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslar-2012” kanununa göre değerlendirilmesi talep ediliyor. Bu da mal sahipleri için ilave maddi külfet ve zaman anlamına geliyor. Halbuki TBDY-2018’deki hesaplar daha kapsamlı ve detaylı hesaplar olduğu için ana dayanağın TBDY-2018 olması gerekiyor.
İmar sorunu olan yapılarla ilgili maalesef çözülemeyen hukuki problemler mevcut. İstanbul genelindeki riskli yapıların ciddi bir bölümü de iskanı olmayan yapılar. Bu yapılarda yaşayan insanların nasıl ki evlerine su, elektrik, doğalgaz bağlanması iskan verildiği anlamına gelmeyecek şekilde çözülebildiyse, en azından can güvenliğini temin edici güçlendirme önlemleri almaları da aynı kapsamda değerlendirilerek gerekli güçlendirme izni verilebilecek hale getirilmelidir.

DÜŞÜK FAİZLİ GÜÇLENDİRME KREDİSİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI
Üçüncü konu, finansal teşvikler konusu. Halihazırda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yayınladığı genelge kapsamında binasını güçlendirmek isteyen vatandaşlara kullandırılmak üzere düşük faizli “güçlendirme kredisi “altında bir kredi tanımlanmış durumda. Buna rağmen maalesef bankalara gittiğiniz zaman bu krediyi kullanmanız mümkün değil. Zaten bu kredinin miktarı da çok düşük kaldı. Bu noktada, kamu yönetiminin Dünya Bankası, EBRD, JICA gibi kuruluşlardan aldığı kredi ve destekleri bankalar aracılığıyla vatandaşa faizsiz kredi olarak kullandırmasının İstanbul’daki kentsel dönüşümü ciddi manada hızlandıracağını düşünmekteyiz. Bakanlık’ın şu anda uyguladığı “Yarısı Bizden” kampanyasının benzerinin güçlendirme projeleri için de çıkarılması durumunda (güçlendirme çok daha uygun maliyetli olduğu için) vatandaşların ciddi talep göstereceğini görmekteyiz. Ayrıca yeni inşaatlarda uygulanan KDV teşviklerinin güçlendirme projelerinde de uygulanması ve KDV’nin yeni binalarda olduğu gibi %1’e indirilmesi güçlendirme çalışmalarını hızlandıracaktır.

TEKNİK YETERLİLİĞİ OLAN FİRMALARDAN ÜRÜN VE HİZMET ALIN
Türkiye’de deprem mühendisliği teknolojisinin yaygınlaştırılması için DEGÜDER olarak hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?
Konuşmamızın başında belirttiğim gibi DEGÜDER bünyesinde deprem mühendisliği alanında dünya çapında mühendislik üreten firmalar bulunmaktadır. Bu anlamda dünyada yeni geliştirilen teknolojilerin tamamı Türkiye’de de uygulanabilir durumdadır.
Örneğin “karbon fiber” olarak bilinen lifli polimer kumaşların üretimi de uygulaması da ülkemizde yapılabilmektedir. Burada önemli olan bu ürünlerin doğru test edilmesi ve bu konuda eğitim almış uzman personel tarafından uygulanmasıdır. Maalesef özellikle lifli polimer kumaşların uygulaması 6 Şubat depremleri sonrası çok yaygınlaşmış olsa da satılan malzemelerin teste tabi tutulmaması, uygulayıcıların hiçbir teknik bilgi sahibi olmaması ve yanlış uygulamalar yapmaları nedeniyle çoğu projede yapılan masrafın boşa gittiğini gözlemliyoruz. Bu tip teknolojilerin kullanımında vatandaşlarımızı teknik yeterliliği olan firmalardan ürün ve hizmet almaları konusunda uyarmak isterim. Bu konuda bilgi almak isteyen vatandaşlarımız DEGÜDER ile iletişime geçtikleri takdirde gerekli desteği sağlamaktan memnuniyet duyarız.
Güçlendirme konusundaki diğer önemli teknolojiler de binaların boşaltılmadan dışarıdan güçlendirilmesine imkân veren sismik sönümleyiciler, BRB’ler, ya da dışarıdan eklenen betonarme çerçeveler gibi çözümlerdir. Özellikle boşaltmanın imkânsız ya da çok yüksek maliyetli olduğu endüstriyel binalarda bu tip çözümler oldukça tercih edilmektedir. Bu konuda da DEGÜDER bünyesinde bu konularda uzmanlaşmış firmalar vasıtasıyla dışarıdan güçlendirme çözümleri üretilebilmektedir.

DEGÜDER Başkanı olarak yapısal güçlendirme yapmak isteyenlere son mesajınız nedir?
Depreme karşı güçlendirme konusunu gündeminize taşıdığınız için teşekkür etmek isterim. Gündelik siyasi tartışmalar içerisinde kaybettiğimiz her saniye altımızdaki saatli bombanın patlamasına daha da yaklaştırıyor bizi. Bu deprem er ya da geç olacak. Bundan kaçışımız yok. Başka gündemlerle oyalanmadan acilen bu konuya odaklanmamız gerekiyor. Depremler dünyanın her yerinde oluyor ama bir tek bizim ülkemizde felakete dönüşüyor. Artık bu konuda aklımızı başımıza alıp, sorumlu davranıp bundan sonraki depremlerin felaket olmaması için çalışmamız lazım. Bu bizim tek şansımız. İkinci bir şansımız olmayacak büyük ihtimalle. İstanbul Türkiye’nin hem finansal hem kültürel hem de nüfus olarak kalbidir. İstanbul’da yaşanacak bir felaket tüm Türkiye için felaket olur.
Vatandaşlarımıza da bir uyarım var; riskli binaların neredeyse tamamında “bizim binanın betonu çok sağlam, çivi çakamıyoruz”, “buranın temeli çok sağlam, kazamamışlar”, “müteahhit kendisi oturuyormuş o yüzden sağlam yapmış” gibi bahaneleri duyduk bugüne kadar. Bu hikayelerin hiçbirisi bir binanın risksiz olduğu anlamına gelmiyor. Bu tip bahanelere sığınmak yerine bir uzman kuruluşa başvurarak binalarının deprem riskini belirletsinler. Gerekli önlemleri belirleyip acil önlem alsınlar.