Makale

Vedat Özkan: Binalarda yayılan gürültü ve toplum düzeni

İnşaat Dünyası Dergisi Temmuz-Ağustos 2024’te “Etkili Profesyoneller” bölümünde İnşaat Sektörü İnsan Kaynakları Davranışları Uzmanı Vedat Özkan’ı ağırladı. Vedat Özkan, “Binalarda yayılan gürültü ve toplum düzeni” başlıklı makalede, standartlara uygun inşa edilmeyen konutlardan yayılan gürültünün insan davranışları üzerindeki etkilerine ışık tuttu. 

Bir binanın depreme karşı dayanıklılığı, zorunluluktur. Gürültüye karşı duyarlılık ise, bir binanın en önemli yaşamsal özelliklerinden biri olmalıdır. Nitekim ülkemizde ilk defa toplumsal düzen açısından etkileri üzerine bir tartışmayı buradan başlatıyoruz.

Özel yaşam alanlarımızda oluşan darbe sesleri, komşuluk ve mekanik sistem gürültüleri; toplum içerisinde kişilerin birbirine karşı olan davranışlarını belirleyen en önemli unsurlardandır. Bu durum, kişilerin huzurunu ve ruh sağlığını da doğrudan etkilemektedir.

Nitekim bu bilinçle “Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik” 1 yıl sonra yürürlüğe girmek üzere 31 Mayıs 2017 tarihinde 30082 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Ülkemizdeki bütün literatürü taradığımızda göreceğiz ki; bu yönetmelikten sonra gerçekleştirilen görüşler ve yayınlar, maalesef binaların sadece teknik kalitesine yönelik olmuştur. Bu da bize, bu yönetmeliğin ne kadarının uygulandığına yönelik ipuçları vermektedir.

Yercekimi Kanunu Haric Binalar

İNŞA EDİLMİŞ YAPILARIN ÖZELLİKLERİ TOPLUMLARI TASARLAR

İşte bu nedenle, binaların “gürültü” olgusuna karşı dayanıklılığının davranış kalıplarına ve sonuçlarına odaklanacağız. Çünkü inşa edilmiş yapıların özellikleri toplumları tasarlar. Dünyada bunu uzun zaman önce fark etmiş uygulayıcı ülkeler var.

İnşa edilmiş yaşam alanlarına dayatılan zayıf özellikler, en başta komşulara karşı suç ve huzursuzluğa davetiye çıkartmaktadır. Bu da insanlardan kaynaklanıyormuş gibi görünen bu toplumsal bozulmalar, aslında binaların bizzat kendisinden kaynaklanmaktadır. Elbette tek neden bu değil.

Evin içinde terlikle yürümek, yüksek sesle konuşmak, çamaşır makinasının yaydığı titreşim, dar olan ortak kullanım alanlarında ayakkabıların konulma biçimi komşular arasında tartışmalara neden olur. Hatta insanların şiddet ya da suça yönelmesini sağlar. Komşuluk stresinin işyerlerine de yansıdığı pek çok vaka vardır. Ancak istatistiklere yansımaz.

VOZKAN DOKULU
İnşaat Sektörü İnsan Kaynakları Davranışları Uzmanı Vedat Özkan
Şimdi yoğun bilgiyi basitleştirerek, binalarda algılanan gürültünün toplumları nasıl tasarladığını örnekler üzerinden tartışabiliriz.
  • Şehirlerde yeni yerleşim alanları açılır ve ana caddeler boyunca lüks konutlar inşa edilir. Talep yüksektir. Ne de olsa ana cadde üzerinde yaşamak bir ayrıcalıktır. Ama belirli bir süre sonra bu konut alanları, ofislere dönüşmeye başlar. Bu konutlar ortalama beş yıl gibi bir süre sonra; pencere, kapı ve duvarlar aracılığıyla daha çok ses geçirmeye başlar. Binanın görüntüsünde sorun yoktur. Ama iç kısımlar yaşlanan insan gibi zayıflar. O binaların sakinleri de, kulaklarının sese karşı daha duyarlı olmaya başladığını düşünürler ve taşınarak meskenlerin ofislere dönüşmesine öncülük ederler.
  • İngilizler, daha 1900’lerin başında işlek caddelerdeki bina ve duvarların; özellikle mekanik aletlerin caddeler üzerindeki yoğun hareketi nedeniyle, daha hızlı yıprandığını ortaya koydular. Bunun toplumsal sorunlar yaratacağını ve milli kaynaklarda eksilmeye neden olacağını savundular.
  • Gürültü ve kirlilik yayan küçük sanayi işletmelerinin yoğun olduğu yerleşim alanlarında, insanların daha kontrolsüz ve kavgacı tavırlar sergilediği; ayrıca suç işlemeye daha eğilimli oldukları bilinen bir gerçek.
  • Birbirine bitişik müstakil evlerin bulunduğu yerleşim alanlarında belki gürültü yan evden gelmez; ama ev içindeki gürültü ve evlerin üst üste olması, sokaktan gelen gürültü; diğer yerleşim bölgelerine kıyasla daha çok toplumsal bozulmaya eğilim göstermektedir.
  • Ses yalıtımı olmayan bir binada çocukların zıplaması veya iki meskenin yan yana inşa edilmiş banyosunun aynı anda kullanılmasının doğurabileceği müstehcenlik ve dramlar ya da balkonları bitişik olan meskenlerde ailelerden biri dışarıda otururken diğer aile meskenin salonunda oturmayı tercih etmekte. Bunların çoğu mahremiyetin ihlaline girer ve duygusal enerji birikmesine nedenler olur.
  • Türkmenistan’da yüksek tavanlı ve ses yalıtımı çok iyi binalar inşa edildi. Böylece, insanların daha sakin davranmaları sağlanmış ve suça yönelmeleri azalmıştır.
  • Komşuların kendi aralarında ya da mahalle sakinlerinin dış dünyada işledikleri suçlara ve ruhsal gerilimlere baktığımızda; Venezuela, Kolombiya, Meksika, Brezilya, Hindistan, Moğolistan ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nde ses yalıtımının iyi olmadığı binalarda yaşayanların bariz biçimde suça ve gerilime yatkınlık oluşturdukları görülmüştür.
  • Çin, gerçek atılımı 1980’lerin sonunda başlattı. Bunu sağlayan en önemli politikalardan birisi ise, ses yalıtımlı binaların sayısı arttırılarak insanların işlerine daha çok yoğunlaşmaları sağlanmıştır. Ayrıca eskimiş evleri kentsel dönüşümle yenilenmiş ve o binalarda yaşamaya devam eden aynı kişilerin ruhsal gerilimlerinin önemli ölçüde azaldığı görülmüştür.

BÜTÜN BU GELİŞMELER EŞLİĞİNDE ÜLKEMİZİN İZLEYECEĞİ YOL NE OLMALI?

Teorik düşüncenin ticari felsefecileri olan danışmanlar, yönetmeliklere uygun yapıların inşaatı konusunda birçok öneride bulunur. Ama gerçekler bununla pek örtüşmez. Biz bunun en üst noktasına kısaca odaklanmaya çalışacağız.

980x90px isdunyasi banner 4element scaled

Kentsel dönüşüm projeleriyle çürümüş yapılar yenileniyor. Diğer yandan da yeni yerleşim yerleri imara açılıyor. Bu yapılar, eğilim olarak daha dayanıklı inşa edilmekte. Ancak denetime konu olan teknik hususların ve kullanılan malzeme özelliklerinin ne zaman sorun yaratmaya başlayacağını biliyor muyuz?

Ülkemizin ekonomisi, ağırlıklı olarak inşat sektörü üzerine tasarlanmış ve yapı stoklarının sürekli devridaim etmesi üzerine kurulu anlayıştan vazgeçilebildiği ölçüde, yönetmeliklerle tam uyumlu yapılar inşa edebiliriz. Ama bunun için yeni sektörleri keşfetmemiz gerekir. Örneğin patenti alınabilir teknolojiler. Nitekim Güney Kore’nin istatistiklerine baktığımızda, teknolojik ürün satışları artmaya başladığında inşaat sektöründeki hacimleri azalmaya başladı.

Ülke olarak inşaat sektörüne büyük ölçüde bağımlı olmamız nedeniyle, şantiye şeflerinin en büyük korkularından biri yönetmeliklere uyulmadan imza ile onay vermelerinin istenmesidir. Böylesi olumsuzlukları önlemek kolay değil. Fakültelerde verilen eğitimle gerçek kültür örtüşmediği sürece, inşaatın her alanında bu sorunlar devam edecektir.

Özetle; yeni sektörler keşfederek, eğitim ve liyakate önem vererek, gürültü yayan binaları önleyerek, toplumda suç, kavga, huzursuzluk ve şiddet olaylarının azaltılmasına katkı sağlayabiliriz.

Eğer aşırı genelleyecek olursak, dünya inşaat tarihine malzeme genetiği açısından baktığımızda toprak, ağaç, taş, beton ve en son çelik yapılarla karşılaşıyoruz. Her birinin keşif süresi bir öncekinden daha kısa.

Dolayısıyla, yakın gelecekte yerçekimi kanununa meydan okuyan yapıların ortaya çıkması durumunda; ekonomimizin bel kemiği olan inşaat sektöründe, hala yönetmelikleri uygulamakta zorlandığımız bir ortamda başarılı olabilecek miyiz?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu