Mimarlar İnşaat Dünyası Dergisi’ne konuştu: Yudum Boytorun ve Semih Boytorun

İnşaat Dünyası Dergisi Eylül-Ekim 2024 sayısında “Mimarlar Ne Diyor” özel dosyasında Türkiye’nin en saygın mimarlarını ağırladı. Boytorun Mimarlık Kurucuları Yudum Boytorun ve Semih Boytorun dosya çerçevesinde sorularımızı yanıtladı. Boytorun, “Sürdürülebilirlik açısından, eski yapıları yeniden kullanmak, yeni inşaattan kaynaklanan çevresel etkileri azaltmaktadır. Tarım arazilerinde dönüşüm projeleri hem teknik hem de yaratıcı zorluklar sunarken, bireysel taleplerin karşılanmasının önemini artırır” dedi.
İnşaat girdi maliyetlerinin ve özellikle işçiliklerin artması, konut faiz oranlarının yüksekliği gibi herkesin malumu nedenler mimarlık camiasında nasıl karşılık buluyor? Butik projelere yöneliş, bireysel taleplerde artış hissedilir seviyede mi?
İnşaat maliyetlerinin artışı ve yüksek konut faiz oranları, mimarlık ve inşaat sektörlerini önemli ölçüde etkiliyor. Bu durum birçok profesyonelin ve firmanın stratejilerini yeniden değerlendirmesine yol açıyor. Proje maliyetleri artarken, diğer maliyetler büyük projeler için finansal zorluklar yaratabiliyor, bu durum firmaların daha az riskli ve yönetimi kolay butik projelere yönelmesine neden oluyor. Artan maliyetler ve faiz oranları büyük ölçekli projelerin finansal sürdürülebilirliğini zorlaştırıyor; bu nedenle yatırımcılar ve müşteriler genellikle daha küçük ölçekli butik projelere yöneliyorlar. Butik projeler daha özelleştirilmiş ve genellikle daha yüksek kalitede işçilik ve malzeme kullanımı vaat edebilir, bu da müşterilerin artan maliyetleri de engellemelerine yardımcı olabilir.
Pazar genellikle daha uygun fiyatlı modüler ve esnek projelere yöneliyor. Bu değişim müşteri profilinin de değişmesine yol açarak daha genç ve teknolojiye yatkın bireylerin tercihlerinden etkileniyor.
Yüksek konut faiz oranları, konut talebini olumsuz yönde etkiliyor. Tüketiciler yüksek faizler nedeniyle konut kredisi almaktan çekiniyor ve bu da doğal olarak konut satışlarını azaltıyor. Bu durum, mimarlık ve inşaat firmalarını daha yaratıcı ve uygun maliyetli çözümler geliştirmeye yönlendiriyor. Son dönemde gözlenen büyük projelerin yerini daha küçük ve butik projelere bırakması durumu daha az maliyetli ve yönetimi daha kolay olduğu için ortaya çıkıyor. Ayrıca bireysel taleplerde de artış yaşanıyor.

Bireysel talepler kişisel tercihlerin ve ihtiyaçların ön planda olduğu projelere olan ilgiyi artırıyor; özelleştirilmiş, kişisel yaşam alanlarına odaklanan projelere olan talep artış gösteriyor. İnsanlar kişiselleştirilmiş ve kendi ihtiyaçlarına uygun konut arıyorlar bu da mimarlık firmalarının ve inşaat firmalarının esnek ve yenilikçi çözümler sunmasını gerektiriyor. Bu değişiklik sektördeki dinamikleri yeniden şekillendirirken mimarlık camiasının da daha adaptif ve yenilikçi olmasını gerektiriyor. Bu trend müşteri taleplerinin daha bireyselleştirilmiş ve özel hale geldiğini gösteriyor.
Firmalar artan maliyetlerle başa çıkmak için yaratıcı maliyet yönetimi stratejileri geliştiriyorlar. Bu malzeme seçiminde yenilikçi yaklaşımlar, işçilik süreçlerinin optimizasyonu ve enerji verimliliği gibi faktörlerin öne çıkması anlamına gelebiliyor. Yüksek maliyetler ve faiz oranları mimarları daha yenilikçi tasarım ve inşaat tekniklerine de yönlendirebilir.
Sürdürülebilir malzeme kullanımı prefabrik yapı sistemleri ve dijital tasarım araçlarının kullanımı gibi gelişmeler bu süreçte önemli rol oynuyor. Bir diğer konu da pazar segmentasyonunun değişimi… Pazar genellikle daha uygun fiyatlı modüler ve esnek projelere yöneliyor. Bu değişim müşteri profilinin de değişmesine yol açarak daha genç ve teknolojiye yatkın bireylerin tercihlerinden etkileniyor.
Dönüşüm projelerine duyulan ilgi, mimarlık pratiğinde önemli değişiklikleri beraberinde getiriyor. Eski yapıları modern ihtiyaçlara göre yeniden işlevsel hale getirirken mevcut yapıların karakteristiklerini korumayı gerektiriyor.
Tarım arazilerinde bağ evi, ahırdan veya müştemilattan dönüştürülen evler ülkemizde beyaz yakalı orta sınıfın hayali… Her geçen gün artan bu taleplerin mimarlık açısından etkileri neler olur? Hazır konutları anahtar teslim alan ve yaşamını sürdüren geniş kitlelerin, bu dönemde mimarlık mesleğinin anlamını ve gerekliliğini kendi deneyimleriyle hissetmeleri gibi bir çıktısı olur mu bu sürecin? Sizlere bu yönde bireysel talepler geliyor mu? Örnek dönüşüm projeleriniz var mıdır?
Tarım arazilerinde bağ evi ve ahır veya müştemilattan dönüştürülen evlere olan talep özellikle beyaz yakalı orta sınıf arasında hızla artıyor. Bu eğilim mimarlık açısından birkaç önemli etki yaratıyor. Bunların başında mimarların yaratıcılıklarını ve yenilikçi çözümlerini sergilemeleri için fırsatlar sunması geliyor. Tarım arazilerinde yer alan yapılar genellikle doğayla uyumlu ve sürdürülebilir bir tasarım yaklaşımı gerektiriyor. Bireysel talebin artması mimarların daha kişiselleştirilmiş ve kullanıcı odaklı tasarım yapmasını gerektiriyor. Tarım arazilerinde yapılaşma belirli yasal ve teknik zorlukları da beraberinde getiriyor bu durum tabii ki mimarların bu tür projelerde çok daha dikkatli ve özenli çalışmalarını gerektiriyor. Artan bireysel talep mimarlık mesleğinin önemini ve gerekliliğini daha fazla ön plana çıkarıyor. Hazır konutları anahtar teslim alan geniş kitleler bu süreçte mimarlık mesleğinin sunduğu değerleri ve çözümleri daha yakından deneyimleme fırsatı buluyorlar.

Dönüşüm projelerine duyulan ilgi, mimarlık pratiğinde önemli değişiklikleri beraberinde getiriyor. Eski yapıları modern ihtiyaçlara göre yeniden işlevsel hale getirirken mevcut yapıların karakteristiklerini korumayı gerektiriyor. Bu, mimarların dokuyu koruyarak çağdaş standartları tasarımda karşılamasını zorunlu kılıyor.
Sürdürülebilirlik açısından, eski yapıları yeniden kullanmak, yeni inşaattan kaynaklanan çevresel etkileri azaltmaktadır. Tarım arazilerinde dönüşüm projeleri hem teknik hem de yaratıcı zorluklar sunarken, bireysel taleplerin karşılanmasının önemini artırır. Bu süreç, mimarlığın toplumsal ve kişisel yaşam üzerindeki etkilerini daha görünür kılar ve mimarların yenilikçi çözümler üretmesini, bunu yaparken kullanıcıların yaşam kalitesini artırmasını amaçlar.
Pandemi sonrası global ölçekte değişen yaşam alanı ihtiyaçlarının, ülkemiz coğrafyası ve sosyolojisi özelinde deprem beklentisi ile pekişmesi, hizmet sunduğunuz bireylerin önceliklerinde ve taleplerinde neleri değiştirdi? Mimar olarak sizin ihtiyaçları okuma ve cevap verme pratiğinizde dönüşen yönler neler oldu? Örnekler verebilir misiniz?
Pandemi sonrası küresel değişimler ve ülkemizdeki deprem beklentisi, yaşam alanı ihtiyaçları ve taleplerini büyük ölçüde etkiledi. Pandemi döneminde birçok kişi evden çalışmaya ve belli bir zaman diliminde çocuklar evden eğitime geçti. Bu durum, evde ofis alanları ve çok amaçlı odalarda ergonomik çalışma ortamlarına olan ihtiyacı artırdı. Günümüzde evde çalışma alanlarının konforu ve işlevselliği ön planda. Ayrıca pandemiyle sağlık ve hijyen önem kazandı; doğal ışık ve havalandırma sistemlerine duyulan talep arttı. Temizlik için kolaylık sağlayan malzemeler tercih edilmeye başlandı. Sosyal mesafe kuralları açık alanların kullanımını teşvik etti ve bahçe, balkon, teras gibi dış mekanlara ilgi arttı.

Ülkemizdeki deprem riski yapıların dayanıklılığını ve güvenliğini ön planda tutmayı gerektiriyor. Bu; sismik tasarım prensipleri, yapıların depreme karşı güçlendirilmesi gibi talepleri de beraberinde getirdi; deprem sonrası acil durum için kaçış yolları, acil durum toplanma alanları, güvenli bölgelerin planlanması gibi unsurlar daha fazla önem kazandı; bu hem konut projelerinde hem de kamu binalarında zaten dikkate alınması gereken bir konu iken bugün çok daha fazla konuşulur hale geldi. Mimarlık pratiğinde dönüşüm ve adaptasyon perspektifinden bakarsak tasarım yaklaşımında bazı değişiklikleri oldu. Esnek kullanım alanları, sürdürülebilir ve sağlıklı malzemelerin tercih edilmesi ve teknolojik entegrasyon, çok amaçlı kullanılabilirlik için tasarımda esnekliğin ön plana çıkmasını sağladı. Örneğin, hareketli duvar sistemleri veya açılır-kapanır mobilyalar gibi çözümler sayesinde yaşam alanlarının ihtiyaçlara göre dönüştürülmesi mümkün hale geliyor. Pandemi ve deprem riski, sürdürülebilir ve sağlıklı malzemelere olan talebi artırdı. Enerji verimliliği yüksek, düşük bakım gerektiren ve çevre dostu malzemelerin kullanımı tasarım süreçlerinde önemli bir unsur haline geldi.
Akıllı ev sistemleri ve teknolojilerin entegrasyonu hem güvenlik hem de konfor açısından önemli hale geldi. Güvenlik kameraları, otomatik kapanan sistemler ve uzaktan kontrol edilebilen özellikler bu tür projelerde daha fazla yer buluyor. Bir diğer önemli konu başlığı, müşteri ihtiyaçlarını anlamak ve bunlara yanıt vermek, yani proaktif iletişimdir. Müşterilerin pandemi ve olası depreme yönelik endişelerini anlayabilmek için daha proaktif bir iletişim stratejisi benimsenmiştir. Bu, müşteri taleplerini daha iyi anlama ve tasarım sürecinde bu ihtiyaçlara uygun çözümler geliştirme fırsatı sundu.
Müşterilere çeşitli senaryolar sunarak, olası gelecekteki durumlar için esnek tasarım çözümleri önerildi. Örneğin, evde çalışma alanlarının eklenmesi veya güvenlik önlemleri gibi seçenekler projelerin planlama aşamasında dikkate alındı. Sonuç olarak, pandemi ve deprem beklentisi mimarlık pratiğinde önemli değişimlere yol açtı. Bu değişim, müşteri taleplerinde ve tasarım yaklaşımlarında esneklik, dayanıklılık ve hijyen gibi faktörlerin öne çıkmasına neden oldu. Mimar olarak bu ihtiyaçları karşılamak için yenilikçi ve proaktif çözümler geliştirmek hem profesyonel tatmini artırır hem de toplumsal ihtiyaçlara daha etkili bir şekilde cevap verilmesini sağlar.
Depreme dayanıklı bina tasarımı ve depreme hazır yapı yaratımında mimarın rolü ne kadardır?
Depreme dayanıklı bina tasarımında mimar, inşaat mühendisi birlikte kritik bir rol oynar. Mimarlık, estetik ve işlevselliğin yanı sıra güvenlik ve dayanıklılığa da odaklanır. Sismik tasarım ilkeleri doğrultusunda uygun yapı malzemeleri, güçlendirme teknikleri ve tasarım stratejileri seçilerek binalara direnç kazandırılır. Zemin etüdü, temel tasarımı ve yönetmeliklere uygunluğu sağlamak için mimarlar, inşaat mühendisleri ve diğer uzmanlarla iş birliği yapar. Bu süreç, yapıların hem güvenlik hem de estetik açıdan en iyi şekilde tasarlanmasını sağlar.

Mimari manifestonuzda belirttiğiniz projeniz hangisidir? Manifestonuzun hangi önemli değerlerinin hayata geçmiş halidir?
Bir mimar olarak, genellikle belirli bir projeyi mimari manifestom olarak tanımlamıyorum. Daha çok kişisel tasarım felsefemi ve değerlerimi yansıtan, estetik ve işlevsel projelere inanıyorum. Mimari manifesto denilen bir proje, mimarın tasarım ilkelerini ve yaratıcı vizyonunu ortaya koyan işlerdir. Eğer böyle tek bir proje belirtmem gerekseydi doğayla uyum, enerji verimliliği, esnek kullanım alanları, ergonomik tasarım, içinde bulunduğu alan ile uyumluluk, toplumsal etkileşime katkı ve erişilebilirlik ilkelerini içerirdi.
Ahşap mimarlık pratiğinde sıkça kullandığım ve çok hâkim olduğum iki malzemeden biridir; diğeri ise doğal taştır.
Yakın olduğunuz, doğasına hâkim olduğunuz ve bu hâkimiyetin karşılığında onun da sizin dilinizden anladığına emin olduğunuz malzeme hangisidir? Bu malzemenin yer aldığı, öne çıkan projelerinizden örnekler verebilir misiniz?
Ahşap mimarlık pratiğinde sıkça kullandığım ve çok hâkim olduğum iki malzemeden biridir; diğeri ise doğal taştır. Ahşap projelerimde tercih ettiğim doğal, sürdürülebilir, esnek ve dayanıklı bir malzemedir. Son konut projemizde, doğayla iç içe bir yaşam alanı yaratmak için ana malzeme olarak ahşap kullandık. Ahşap cephe kaplamaları ve iç mekân detayları, villanın estetik ve işlevselliğini artırdı. Hangi malzemenin dilinden anladığınızı belirlemek önemli; ahşap beton taş veya cam gibi malzemeler her biri kendi estetik ve işlevsel özellikleriyle farklı projelerde öne çıkabilir bu malzemeleri kullanırken doğasına hâkim olmak ve malzemenin potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek bizim için öncelikli hedef olmuştur.