PhD in Env. Tech., MSc in Arch. Dr. Olcay Oğuz
Seksenlerin düşünceleri ve atılan yeşil bina tohumları son on yıldır kendini gösterebilecek ilerlemeye sahip olmuştur. Ancak yeşil bina dediğimiz “Sertifikalı Bina”lar her geçen gün değişen sosyal ve yapılı çevre düzenine ayak uydurabilecek hızda ilerleyen kriter kümesine sahip mi? Asıl soru bu olmalı. Sosyo-kültürel çevre bilincinin yapılı çevrede “yeşil bina” olma olgusuyla tekil değil bütüncül bir anlayış içinde olmalıdır. Bu anlamda şu anda ne LEED ne de BREEAM yeterli kriter kümesine sahip bulunmaktadır.
Yatırımcı eğilimlerini bu konuda ikiye ayırmak gerekir. Birinci grup; bu sertifikaların ya da yeşil bina olgusunun artık yapılı çevrede gerçek bir yaşam biçimi anlayışı olduğunun ve süreçler içinde yapılan ekstra yatırım maliyetlerinin çok kısa bir zamanda kendini hem kullanıcı memnuniyeti ile hem de enerji ve kaynak tasarrufu ile amorti etmekte olduğunun farkındadır. Bu yatırımcılar; geleneksel yapılara oranla, yapılan tasarruf ve sunulan sağlıklı ortamlar ile sürekli artıda olmanın memnuniyeti içindeler. Ancak diğer grup için durum algısı oldukça farklı… Geleneksel anlayışa kıyasla yeşil sertifikalarla gerçekleştirilen projelerde çok ciddi maliyet artışı olacağını ve bunun onlar için bir artı değil eksi, yani maliyetten ibaret olacağını düşünüyor.
Akıllı şehirlerin oluşturulması için entegre bir yapı ve çevre bütünü olmalıdır. Bunlar; akıllı alt yapı şebekesi, güvenlik, sağlık, ulaşım, sosyal çevre, sorumluluk, eşitlik, kültür, ekonomidir.
Akıllı şehirlerin ölçekleri konusunda büyük ve kalabalık merkezlerin hedef gösterilmesi yerine daha küçük ölçekli ve entegrasyon oluşumu için hala gelişim aşamasında olan noktalar seçilmelidir. İyileştirme parçasının az, yeni uygulama bölümleri fazla olduğu alanlardır bunlar. Bu şekilde daha ekonomik ve daha kontrollü bir entegrasyon oluşturulabilir.
Ülkemizde uygulanan yeşil bina sertifikas- yonları, diğer bir deyişle çevreye duyarlı binaların etiketlenmesi şu anda sadece uluslararası uygulamaları olan üç adet sertifika ile mümkün olmaktadır. Kendi yerel standartlarımızı ve yapı anlayışı ile sosyal yapımızı değerlendirebilecek bir metodun geliştirilebilmesi için, sadece bu sertifikaların “kopyala-yapıştır”olarak bazı kredileri alıp onları kendi dilimizde yazma fikri, uluslararası sertifikaları hiç değiştirmeden uygulamayı daha mantıklı kılmaktadır.
Doğru akademik alt yapı ve bilince sahip, çıkar amacı gütmeyen, sadece bir kaç bina değerlendirmesi ile kendine uzman diyen insanların yönetiminde olmayan, doğru ve gerçek bir platformun oluşturulması gerekmektedir. Bu platformun uluslararası mevcut sertifikaları değerlendirirken, onlara ek olarak sadece kültürel farklılıkları değil daha ötesinde kriterlerin belirlenmesi için farklı bir çalışma yapılmalıdır. Bu kapsamda daha yenilikçi ve mevcutta göz ardı edilen tüm sosyal ve ekonomik kriterler doğru bir disiplinle tekrar ele alınmalıdır.