İNŞAAT DÜNYASI DERGİSİ Mart-Nisan 2024 sayısında “Özel Dosya” bölümünde “Deprem Performansı Yüksek Yapılar ve Güçlendirme Teknikleri” konusunu masaya yatırdı. Dosya çerçevesinde sorularımızı yanıtlayan CONSERA Kurucusu/TUCSA Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, “Deprem ve kentsel dönüşüme çare çelik ve modüler çelik yapılar üreten CONSERA yıllık 35 bin ton hafif çelik yapı sistemi üretimi kapasitesine sahip. CONSERA olarak yılda 5 bin modüler çelik konut üretebiliyoruz. Endüstriyel konut markamız Homera da yılda yaşanabilecek hale gelmiş 500 evi teslim yapabiliyor” dedi.
CONSERA’nın çelik yapı ve modüler çelik yapılar alanındaki faaliyetlerinden kısaca bahseder misiniz?
Türkiye’nin ilk “off-site construction” yani “saha dışı yapı üretimi/modüler inşaat” firmalarından biri olan Consera, çelik yapıdaki 25 yıllık ve 2,5 milyon metrekarelik deneyiminden güç alarak verimli yöntemlerle daha iyi binalar üretmeyi amaçlıyor.
Şirket olarak bu gücü ve deneyimi, babam Fikri Şimşek’in 1971’de kurduğu Akşan Yapı ve 2001’de kardeşlerimle hayata geçirdiğimiz, Türkiye’nin ilk büyük üretimine sahip hafif çelik yapılar fabrikası Akkon Çelik’ten alıyoruz. Consera, deprem ve kentsel dönüşüme çare olan çelik ve modüler çelik yapılar üretiyor. Bugüne kadar ürünlerini 32 ülkeye ihraç etti.
DÜNYA YAPI SEKTÖRÜ HIZLA ENDÜSTRİLEŞİYOR
Deprem performansı yüksek konut üretiminde hız ve zaman kazanmak için yapı metodolojisi/tekniklerinde ne tür değişiklikler yapılabilir? Bu çerçevede çelik konstrüksiyon ve modüler yapıların önemi nedir?
Ne yazık ki Türkiye’de genel algı, inşaatın konservatif olduğu yönünde, oysa hem deprem bölgesinde olmamız hem sürdürülebilirlik hem sektördeki liderliğimizi devam ettirebilmemiz için, son teknolojilerle dönüşen inşaat yöntemlerine en çok bizim ihtiyacımız var. Dünya yapı sektörü hızla endüstrileşiyor. Sahada yapılan işler, her geçen gün maksimum seviyede fabrika ortamında gerçekleştiriliyor.
Toyota, Tesla, Amazon, IKEA gibi birçok dev marka artık modüler yapı üretiyor. Biz inşaatı sadece bir iş ya da kâr aracı olarak görmüyoruz, öncelikle insanlara güvenle yaşayabilecekleri mekânlar tasarlamayı, sürdürülebilir bir inşa ve yapı üretim sistemini ülkemize yaymayı amaçlıyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki, çelik ve modüler çelik yapılar, endüstriyel ortamda denetlenerek üretildikleri için geleneksel yapılara göre çok daha güvenilir. Geleneksel yapılara göre 7-8 kat daha hafif olduklarından deprem yükünü bu oranda daha az alarak, depremlerden daha az etkilenirler.
Çelik yapılar, geleneksel yapılara göre en az iki kat daha hızlı inşa edilir. Geri dönüşüm özellikleri sebebiyle doğa dostudurlar, gelecek nesillerin kaynaklarını bugünden tüketmezler. Maliyet açısından kazanılan alanlardan dolayı daha ekonomiktirler. İklim şartlarından bağımsız ve endüstriyel ortamda makine parçası gibi hassas üretildikleri için insan hatası en az seviyededir. Sahada tekrarlı düzeltmeler olmadığından zaman ve para tasarrufu sağlarlar.
ÇELİK VE MODÜLER ÇELİK YAPILAR, FABRİKADA ÜRETİLİP SAHADA İNŞA EDİLİYOR
Çelik yapı ve modüler yapılar kentsel dönüşüm projelerine ne tür avantajlar sağlar? Olası Marmara depremine hızla hazırlanmak için CONSERA yılda kaç adet çelik/modüler konut üretilebilir? Türkiye’nin bu alandaki potansiyeli nedir?
Çelik ve modüler çelik yapılar, fabrikada üretilip sahada inşa edildikleri için hızlıca tamamlanabiliyor. Bu nedenle deprem bölgesinde olduğu için kentsel dönüşümünü hızla tamamlaması gereken ülkelerde iyi alternatif sunuyorlar. Beş katlı bir apartmanın modüler çelik yapı metodolojisiyle 4-6 ayda inşa edilmesi mümkün. Consera, yıllık 35 bin ton hafif çelik yapı sistemi üretimi kapasitesine sahip. Bu kapasiteyle senede mühendislik hizmeti içeren 10 bin ton hafif çelik yapı sistemi veya 5 bin modüler çelik konut üretebiliyoruz.
Aynı şekilde çelik taşıyıcı sisteminden mimari tasarım ve elektrik-mekanik projesine, iç mimari malzeme ve ürünlerinden ürünü inşa edecek çözüm ortağına kadar her detayı incelikle planlayan endüstriyel konut markamız Homera, bir yılda yaşanabilecek hale gelmiş 500 evi teslim edebiliyor. Bu anlamıyla deprem gibi yoğun hasarın yaşandığı bölgelerde, insanlara az da olsa acılarını unutup hayatlarına tekrar dönebilmeleri için hızlı çözümler de sunulmuş oluyor.
Türkiye’nin bu alandaki potansiyeli çok yüksek olsa da inşaatın hâlâ profesyonel bir meslek olarak görülmemesi, bilgi eksiklikleri, tüketim alışkanlıkları, önyargılar gibi etkenlerle bu potansiyel açığa çıkarılamıyor. Oysa depreme karşı güvenli yapılara kavuşmak ve dünyanın en büyük modüler çelik yapı endüstrisine sahip ülkesi olabilmek için ihtiyaç duyulan her şeye sahibiz.
Türkiye, 50 milyon tonluk çelik üretimi kapasitesiyle dünyada yedinci sırada. Üretimin yaklaşık yüzde 30-35’i inşaat demiri için kullanılıyor. Üç senede bir milyon konut üretebilmek için 2 milyon ton yapısal çelik, 72 bin insan ve 5 adet 100 bin metrekarelik fabrika alanına ihtiyaç var. Türkiye 50 milyon ton çelik üretiyor ve 2023 verilerine göre 3.5 milyon işsizimiz var. Özetle, sadece rutinimizi değiştirip modüler çelik yapı endüstrisini kurarak, üç yılda bir milyon modüler çelik konut üretmemiz mümkün.
“BOĞAZİÇİ ÖNGÖRÜNÜM YASASINI TEKNOLOJİ İLE DELEN ADAM”
CONSERA yapısal güçlendirme ve restorasyon projelerinde de yer alıyor mu? Uyguladığınız projeler hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
2000 öncesinde İstanbul’da Boğaz’da ikamet edenlerin tadilat dahi yapılamayan evlerini, ilk kez biz çelik yapı sistemleriyle geliştirdiğimiz bir metotla inşa ettik. Boğaziçi öngörüm yasasına göre yıkılmak üzere olan binalara bile, sadece tadilat ruhsatı veriliyordu. O evleri çelik yapı sistemleriyle kullanılabilir hale getirince, “Boğaziçi öngörünüm yasasını teknolojiyle delen adam” diye tanındım.
Bizi çelik yapılara yönlendiren biraz da bu oldu. Tabii asıl etken, 1999 Depremi’ydi. “Daha güvenli yapılar nasıl inşa edebiliriz?” sorusuna yanıt aramak için özellikle deprem coğrafyasındaki gelişmiş ülkeleri yerinde inceledik. Amerikalı danışmanlarla çalıştık. Yanıtın ilk başta “binaları hafif yapmak” gibi çok basit bir mühendislik işi olduğunu anlayınca çelik yapıya yöneldik. O dönem Türkiye’deki üniversitelerde bu konuda tek bir bilgi bulamadık. “Tenekeden inşaat mı olur?” diyenlere rağmen yolumuzdan şaşmadık. Sonuçta, Türkiye inşaat sektörüne hafif çelik yapı sistemini kazandırdık. Türkiye’de ilk hafif çelik lisansüstü programlarının üniversitelerde açılmasına, kamuda ilk projelerin yapılmasına öncülük etmekten mutluyuz.
MODÜLER YAPI FABRİKALARI KURMAK STRATEJİK ÖNEME SAHİP
CONSERA‘nın üretim kapasitesi ve yatırım planları hakkında bilgi verir misiniz? Yurt dışı projeleriniz ve ihracat rakamlarınızla ilgili neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de modüler yapı fabrikaları kurmak ekonomimizin geleceği için çok büyük stratejik öneme sahip. Bunun bilincinde olduğumuzdan, ülkemize ilk çelik yapı sistemleriyle inşaat anlayışını getirdiğimiz gibi, off-site construction sistemlerinin, modüler yapıların savunuculuğunu ve önderliğini yapmayı da görev edindik. Bu kapsamda yaklaşık 9500 metrekare arsa ve 12 bin metrekareden fazla inşaat alanı olan, 7 blok 42 müstakil evden oluşan, projesini Teğet Mimarlık’ın tasarladığı Zekeriyaköy Kuzeybükü, sektöre örnek teşkil edecek önemli yatırımlarımızdan. Ayrıca bahsettiğim, “Fabrikadan Halka” anlayışıyla ev sahibi olma geleneğine yeni alternatif getiren, ülkenin ilk endüstriyel konut markası Homera’nın lansmanını yakın zamanda yaptık.
CONSERA 32 ÜLKEYE İHRACAT YAPIYOR
Ayrıca Belçika’daki 1. Lig Futbol Kulübü Westerloo için 2.800 metrekare büyüklüğünde modüler çelik yapı teknolojisiyle otel seviyesinde bir idari bina inşa ettik. Bu; bir Türk firmasının, Avrupa’da gerçekleştirdiği inşaatın önemli kısmını Türkiye’de üretip, adeta inşaatı modüler olarak ihraç ettiği ilk proje. Üretimimizin yüzde 50’sini yurt dışına gerçekleştiriyoruz, böylece ülkemize yüksek katma değer kazandırıyoruz. Dominik, Belçika, Hollanda, Almanya, Bulgaristan, Libya, Irak’ın da bulunduğu 32 ülkeye ihracat yaptık.
Kısa ve orta vadedeki planlarımız, talep karşısında modüler üretim kapasitesini artırmak. Üç sene içinde iki üretim tesisi kurmayı planlıyoruz. Ürettiğimiz modüler konut, okul, yurt, otel, hastane gibi yapıları son kullanıcılara ulaştıracak ekosistemler kuracağız. Bir proptech (gayrimenkul teknolojisi) ekibimiz; halkımızın bütçesine uygun konuta istediği yerde ve gerçek maliyetlerle kavuşmasını sağlayacak, evlerini fabrikadan direkt temin edebileceği dijital bir platform üzerinde çalışıyor.
Homera markamız sektöre büyük yenilik getirirken, gelen talep hızla büyüyeceğini gösteriyor. Bu markaya dair yatırımlarımızı büyüteceğiz. Yakın zamanda otomasyon ve robotlaşmanın gelişimiyle ülkeler ihtiyaçlarını kendi bulundukları coğrafyalarda karşılayacak. Bu nedenle deneyimlerimizi know-how aktararak robotik fabrikaları dünyada birçok yerde kurmak istiyoruz. Yatırımcılarla görüşeceğiz. Türkiye ve dünya borsalarında işlem gören bir proptech şirketi olmayı amaçlıyoruz. Üç yılda yüzde 30 büyüme gerçekleştirdiğimiz düşünülürse, hedeflerimize ulaşmak için emin adımlarla ilerlediğimizi düşünüyorum.